Saat 15 civarında yazdığım mesaj gönderme yaptığımda yine uzayın boşluklarına takılınca tekrar yazmaya üşendim.
Limon'un dediği gibi çok mu yorulmuştuk acaba? Eh, bu da var tabi. Ya da belki toplantının ikinci bölümünde yaşadığımız güzellik karşısında dilimiz mi tutulmuş olabilir...
Parktaki toplantının son on dakikasında bulunabildim, bu anlarla ilgili yorumları diğer arkadaşlara bırakıyorum.
İkinci bölümde Cumalıkızık'a gittik.
Ben Bursa'da yaşıyor olsaydım, adresim ...numara, ...sokak, Cumalıkızık-Bursa olurdu muhakkak..
Bir büyük şehrin bu kadar yakınında-içinde, bu kadar korunmuş bir yerleşim merkezi çok azdır sanırım. Arnavut taşlı yollarının ortasında Uludağın suyu akıyor, her bahçe sulanabilsin diye. Köyün evleri gezilsin görülsün diye korunmakta değil, içlerindeki yaşam olduğu gibi devam etmekte olduğundan korunuyor. Taş avlusuyla, hayatıyla, tenekelerdeki çiçekleriyle, sundurmalarıyla. İrim'lerin köşesinden baktığınızda hala aynı tadı alabiliyorsunuz. Misafir olduğunuz evlerde size kokakola değil ahududu şerbeti sunulabiliyor.
Ama Cumalıkızığı gezip görmek yine de çok güzel değil. Gezerken benzeri tatları alabileceğiniz benzer yerler çoktur ülkemizde. Bence Cumalıkızıkta gezmek-görmek değil de yaşamak büyük bir haz verirdi bana, huşu içinde hem de... Şarkı dinlemek ve şarkı söylemek ilişkisi gibi..
Düzenleyen çekirdek : 23-07-2008 saat 19:40
|