Dün işle ilgili günübirlik bir seyahat yaptım.İzmir'den Kütahya'ya gittim.Rotam Uşak'a gelmeden Altıntaş, Gediz üzerinden,kestirme girişti. Bu yolu son dönemde sıkça kullanıyorum.Dört mevsimini de bilirim.Ama baharına hep gece denk gelmişim demek ki bazı güzellikleri fark edememişim.
Uşak'a yaklaşırken başlayan haşhaş tarlalarının manzarasını size anlatamam.
neredeyse el kadar koca koca mor, eflatun, bembeyaz çiçekler, gri yeşil dalların üzerinde salınıyordu.Gençliğimde Ankara'ya dedemi ziyarete giderken aynı mevsimde Uşak Afyon civarı manzaradan gözümü alamaz,göz açlığımı bastırmaya, hiç birşeyi kaçırmamaya çalışırdım. O zaman pembe haşhaş çiçekleri de vardı.Demek zaman içerisinde yetiştirilen çeşit değişmiş diye düşündüm.Giderken katılacağım toplantıya yetişmek için acelem vardı ama dönüşte tarlalarda bol fotoğraf çektim.
Kütahya'ya yaklaşırken sizi sağ tarafınızda koca bir akarsu takip eder, nasıl coskulu ve bol suluydu.Kıyısı söğüt, meşe dolu.Etrafı çam ormanı.Hafta içi öğlen vakti piknikçiler bile gördüm.İnanın abartısız, orman içi bir alandan geçerken 10-15 çeşme gördüm.Birinden su da içtim.Demir tadı belirgindi,ama buz gibi ve lezzetliydi.
Bu güzergahta çok fazla ökse otu problemi var.Bazı ağaçlar perperişan.Hep onları seyrederim yolda. Ancak bu sefer görünmüyorlardı, çünkü yemyeşil yapraklanmışlardı.Gelinkayası mevkiinde ardıç korusu inanılmazdı.Çok etkileyici hatta az ürkütücü bir görüntüsü var.
Bu yoldan her geçişte
aizonai tabelasını görüp iç çekerim.Çok önemli bir kent olduğunu biliyorum.Dünyanın ilk borsası burada çünkü.Dönüş yolunda tam oraya gelince eşime "ya, baksana sadece 800 metre imiş" dedim,hemen direksiyonu kırdı.Kütahya'yı tanıtım günleri imiş," ören yerleri ücretsiz buyurun sizi gezdireyim" diye Ahmet isimli çok nazik ve bilgili bir görevli bize tapınağı gezdirdi.
Tapınak altında bir mahzen var kilitli.Kesme taştan.Oraya da indirdi bizi.İnanılmaz bir yapıydı.Dimdik demir merdiven az ürkütücü," aman böyle şey nasıl olur ?" diyorsunuz.


Bize mezar taşları hakkında bilgi verdi, üzerinde vazo ve tarak,ayna figürü olanlar kadın, kartal vs. hayvan figürü olanlar erkek mezar taşı, ikili taşlar karı koca, kapı figürü bu dünyadan ötekinde iki hayat arasındaki geçiş diye anlattı.
Sonra hamamdaki mozaikleri görmeyi istersek bizi götürüp açabileceğini söyledi, arabayla zaten çok uzak olmayan Roma hamamına gittik.Köyün içinde.Kilitli kapılar ardında tabanında muhteşem mozaikler olan bir hamam gördüm.Ahmet Bey bir şişe su doldurup geldi ve mozaikleri ıslattı, renklerine inanmazsınız.Melek ve şeytan figürüymüş, bize desenleri izah etti.
Sonra oradan ayrılıp hala insanlığa hizmet eden roma kö
prüsünden geçip dünyanın ilk borsasını gördüm.Ahmet Bey'in dediğine göre (o da arkeologlardan öğrenmiş) 1 at 3 köle, 1 eşek 2 köle karşılığında satılıyormuş borsada.Burası dünyanın ilk borsasıymış.Hatta taşlarda o günkü fiyatlar da yazıyormuş.
Tiyatroyu ise görmek kısmet olmadı çünkü hava kararıyordu, bir daha sefere inşallah dedim.
1 saatcik sürdü ama muhteşem bir gezi oldu, hiç hayalde yokken iş gezisi turistik bitti.Tadı damağımda kaldı.
Bu gezinin fotoğraflarını da burada size ileteceğim, haşhaş tarlaları,daha önce görmediğim gelincik türü çiçekler,tapınak, mozaikler, borsa, kö
prü...
Aklım Kula peri bacalarında kaldı.Yoldan her geçişte onu da görüyorum.Bakalım ne zaman sıra gelecek?