11 / 2007den sonra şerbet muhabbetine ara verilmiş. Belki şimdi yazacakalar olur:
Benden mesela. Şerbet deyince bir çağrışım yapmadı ama gelincik şerbetini görünce aklıma geldi. Dedemin bahçesi vardı bir zamanlar. (Sonra beton döküp garaj yaptılar

) Bahçede kırmızı kocaman güller açardı. Gül şeklini bozupda dökülmeye başlatınca toplanır, yapraklar ayırlır, temizce yıkanır ve şeffaf mümkünse cam bir kavanoza konur. İçine arzu edildiği kadar şeker ve limontuzu konulup dama bırakılır. Adıyamanın yaz günü damda 24 saati var ama teyzen peşinden terlik atınca mecburen 3 gün bekliyorsun. 3 gün sonunda evde varsa taze nane ve buzla süper olur. Sadece kırmızı gülden yapardı teyzem. Sarı-beyaz güller acı oluyormuş.
Ankara'ya gelince güneşi ben görmüyorum ki bırakın gül şerbeti yapalım. Ben de çocuk aklı işte kendimce pratik çözüm buldum: Gül yine ayıklanır temizlenir. Cezveye az suyla beraber konur, şekeri limon tuzu atılır ve kaynatılır. Karıştıra karıştıra.. Geniş bir kapta yapıyorsanız yaprağın kırmızısının yavaş yavaş ortasına toplanıp bir anda suya salındığını görebilirsiniz. Çok zevkliydi

Altı kaparılır ve soğuk su konur. Bardağa alırken yine taze nane ve buz.
Kübra geldi aklıma hep onunla yapardık. Kural : Ocağı kullanırken ya annenden izin al **** annene gözükme
