TBMM tarafından kabul edilen 2872 sayılı Çevre Kanununda değişiklik yapan kanuna geçici 4’üncü madde ile eklenen hüküm ile atık tesisi olmadığı için çevreyi kirleten belediyeler, organize sanayi bölgeleri ve şirketlerle ilgili olarak Türk Ceza Kanununda öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezalar, 2 ile 10 yıl arasında ertelenmiştir. Ayrıca yasanın 7.maddesinin 3.fıkrasıyla, petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama çıkarma faaliyetleri ÇED kapsamı dışına çıkarılmıştır. (Milliyet, 28.4.2006, sh.14/çevre komisyonunun kabul ettiği metin üzerinden tartışmalı hükümler, TBMM kayıtları)
Evvelce 26.9.2004 gün ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 181/1 ve 182/1 maddeleri ile 12.10.2004 günü yürürlüğe girmesi beklenen çevre suç ve cezalarının, son anda bazı menfaat gruplarının baskısı ve Çevre ve Orman Bakanlığı'nın zımni desteği ile 2 yıl ertelendiği hususu malumunuzdur. Çevre suç ve cezalarının 6 ay sonra ( 12.10.2006 günü) yürürlüğe girmesi beklenirken bu defa Çevre Kanununa ek geçici madde getirilmek sureti ile ertelenmesi girişimi; çevre koruma temel ilkelerine, doğa koruma ile ilgili uluslararası sözleşmelere ve Anayasanın 2.maddesindeki ‘’eşitlik ilkesi’’ ile 56.maddesindeki ‘’sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı ilkesine’’ temelden aykırıdır. Ayrıca Madencilik ve petrol faaliyetlerinde (evvelce madencilik mevzuatı ile maalesef uygulana gelen) ÇED muafiyeti getrilmesi ile yakın bir dönemde telafisi imkansız doğa katliamlarına yol açılacaktır. Hiçbir maddesinde 'tedbirli yaklaşım', 'üretici ve şirket sorumluluğu ve hesap verebilirliği', 'temiz üretim' ve 'yenilenebilir enerji' kavramlarına da yer verilmeyen bir çevre yasası, yukarıdaki eklerle de birlikte çevre ve insan sağlığı açısından son derece riskli bir gelecek yaratmaktadır.
Çevre Kanunu ile getirilen bu değişiklikler ile çevre koruma mevzuatına uyan ve gerekli önlemleri alan kişi ve kurumlarla, sürekli olarak çevreyi kirleten ve havamızı, suyumuzu, toprağımızı yaşanamaz hale getiren kişi ve kurumlar arasında büyük bir eşitsizlik yaratılmıştır. Ayrıca, temel bir kanun olan Türk Ceza Kanununun, zaten haksız ve yanlış bir girişimle ertelenmiş olan iki önemli maddesinin bir başka kanunla ertelenmesi de kanuna karşı hileden başka bir şey değildir. Bir ülkenin çevre yasası yalnızca doğal kaynak ve varlıklarını korumayı amaçlamalıdır, hiçbir şekilde bu değerlerin tahribatına izin verecek şekilde açık nokta bırakmamalıdır. Bir millet, doğasına bu kadar düşman olamaz.
|