View Single Post
Eski 15-01-2008, 09:10   #1363
npolatoglu
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 08-10-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 16
Orman Hukuku

Çeşitli fayda ve fonksiyonları nedeni ile çok önemli ve stratejik doğal kaynaklardan olan ormanlar sahip oldukları önem nedeni ile özel hukuki rejimlere tabi tutulmuşlardır. Orman kanunlarına geçmeden önce ülkemizdeki ormanların durumuna bakmalıyız.

Ülkemizde ormanlık arazinin miktarı esasen topraklarımıza oranla çok değildir. Kesin bir rakam olmamakla birlikte orman varlığımızın bugün 20,763,000 milyon hektar olduğu tahmin edilmektedir.

Orman varlığının ülkemiz alanına oranına baktığımızda % 26,7 olduğunu görürüz. Bu ortalama Avrupa’da 35,4, dünyada ise 40,9’dur. Ormanın kamusal faydalarından söz edebilmek için ülkemizdeki oranın en azından AB ve Dünya ortalamasına yakın olması gerekmektedir. Bu oran %20’nin altına düştüğünde ormansızlığın neden olacağı olumsuz sonuçlarla karşılaşmak mümkündür, şu aşamada ülkemiz de bu açıdan tehlikede sayılmaktadır. Zira ormanlarımızın büyük kısmı tahrip olmakta, topraklarımız erozyona uğramaktadır.

Ormanlarımızın miktarı az olmakla birlikte kalitesi de düşüktür. Sanayide kullanılabilecek koru niteliğinde ormanlarımızın oranı %48,3’tür. Bununda % 27si kalitesizdir.

Ormanlarımızın illere dağılımıda dengesizdir. Öyle ki, Antalya, orman varlığımızın %4,3’üne sahipken Şanlıurfa, 0/00,02 oranda orman varlığına sahiptir.

Ormanın hukuki açıdan tanımını vermek gerekirse, bu konuda güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Çünkü yürürlükteki düzenlemeler hiç ağaç olmayan yerleri ormandan sayabileceği gibi bazı ağaçlık alanları ise orman kavramının dışında saymaktadır. Orman kavramının tanımı siyasi politikalar çerçevesinde değişmektedir. Yürürlükte bulunan 6831 sayılı Orman Kanunu m.1’e göre “ tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” Buradan da anlaşılacağı gibi orman sadece ağaç topluluğu değil onun üzerinde bulunduğu toprak parçasıdır da. Bununla beraber kanunumuz orman sayılmayan yerleri açık olarak belirtmiştir;

1. sazlıklar,
2. step nebatlarıyla örtülü yerler,
3. her çeşit dikenlikler,
4. şehir ve eski mezarlıklar ile kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan ağaç ve ağaçlıkla yerler,
5. sahipli arazide bulunan ve civardaki ormanlarda tabii olarak yetişmeyen ağaç ve ağaçcık nevilerinin bulunduğu yerler,
6. orman sınırı içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırı dışında her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme veya sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,
7. orman sınırı dışında olup da, yüzölçümü 3 hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,
8. sahipli arazide ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan fıstık çamları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar,
9. orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan funda veya makiliklerle örtülü yerler orman sayılmazlar.

Ülkemizdeki ormanların %99’u kamu mülkiyetine tabi ormanlardır.

Kamu tüzel kişilerine ait ormanların idaresi ve korunması da, devletin kontrol ve denetimi altında, sahiplerine aittir.devletin bu ormanlar üzerindeki yetkisi, söz konusu idare ve işletmeyi gözetlemek ve denetlemekten ibarettir. Devlet ormanları ile ilgili pek çok hüküm bu ormanlar için de uygulanır. Dolayısıyla, bu ormanlarda yetişmiş veya yetiştirilmiş fidanları kesmek, sökmek, ekim sahalarını bozmak, yaş ağaçları boğmak, yaralamak, tepe ve dallarını kesmek veya koparmak ve benzeri diğer fiilleri işlemek yasaktır.bu yerlerde bina ve ağıl yapılması ekilmesi, tarla açılmasıda yasaktır. Bu ormanlarda ancak kamu yararına olan bina ve tesislerin yapımı ve ipkası için kamu tüzel kilerine Orman Bakanlığınca bedeli karşılığında izin verilebilir bu izin 49 yılı aşamaz ve izin süresi, bedel ile yapılan bina ve tesislerin kime intikal edeceği yapılacak anlaşmalarla hükme bağlanır.

Özel ormanların mülk sahipleri gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişileridir ancak bu ormanların mülkiyeti özel kişilere ait olsa bile, bu tür ormanların gözetim ve denetimi de devlete aittir. Kamu tüzel kişilerine ait olduğunu söyledimiz ormanlar için getirilen yasaklar bu ormanlar için de geçerlidir.

O halde diyebiliriz ki mülkiyet hakkı eşya üzerinde sınırsız kullanma, yararlanma ve tasarruf hakkı sağlarken bu durum orman mülkiyeti açısından geçerli olmamaktadır.
Ormanlar kamu malı olarak sayıldıkları için kamu mallarının tabi bulunduğu rejime tabidirler. Bu nedenle;

özel mülkiyete geçirilemezler(devlet ormanları)
zamanaşımı ile iktisap edilemezler
tescile tabi değildirler
haczedilemezler
rehin konusu olamazlar
kamulaştırmaya konu olmazlar
yararlanma yönünden tahsis, izin, ruhsat, imtiyaz gibi özel usullere tabidirler
ancak kamu yararı bulunan irtifaklarla sınırlandırılabilirler
harç, resim ve vergiden muaftırlar.

Ormanlarımıza ilişkin olarak orman mevzuatımızın yanında Anayasa’da da hüküm bulunmaktadır. AY m.169,münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz, ayrıca orman alanları da daraltılamaz.

Ormanlarımız konusunda en çok tartışma sebebi olan konu ise orman kanunumuzda bulunan 2A ve 2B maddeleridir. Daha öncede belirttiğimiz gibi kanunumuza göre orman tanımı yapılırken biyolojik anlamda orman niteliği taşıması bir kriter olarak kabul edilmemiş siyasi politikalarla kimi boş araziler orman olarak kabul edilmiş, biyolojik olarak orman niteliği taşıyan alanlar ise orman kapsamına alınmayarak hukuki korumadan yoksun bırakılmışlardır. Kimi alanlar orman sınırı dışına çıkarılmıştır yasa ile.

Orman tanımına dahil olup da orman sınırı dışına çıkarılabilecek, dolayısıyla orman niteliğini kaybedecek yerler iki kategoride toplanabilir;

1. bilim ve fen bakımından tarıma açılmasında mutlak yarar görülen yerler,
2. 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olup da halen üzerinde tarım, hayvancılık yapılan veya topluca yerleşimli bulunan yerler.

Bu kategorideki yerler şahıslarca imar, ihya edilerek öteden beri kullanıla gelen ve halen işgal altında bulunan yerlerdir. Söz konusu yerler orman sınırı dışına çıkarılırken işgal eden şahıslarla birlikte ele alınır fakat birinci gruptaki yerler tarıma açılmak amacıyla orman sınırı dışına çıkarılan bu yerler devletçe imar ve ihya edilir, daha sonra da orman içi ve bitişik köy halkına verilir.

Aslında ilk bakışta olumlu bir düzenleme olduğu düşünülebilir. Çünkü özellikle ikinci grup için boş bir arazinin orman vasfını yitirmiş olmasına rağmen orman arazisi kapsamından çıkarılmaması bu yerlerde bir takım korumaları gerektireceğinden hukuki zeminde alım satım yapılmasını bina yapılmasını vs…yi imkansız kılmaktadır. Bu açıdan bu yerlerin orman vasfı dışına çıkartılması yararlı olacaktır. Fakat bu düzenlemenin sakıncaları da bulunmaktadır. Şöyle ki, bu hükümden yararlanmak için ormanlar yakılabilir tahrip edilebilir ve orman vasfını yitirmesi sağlanabilir. Sonrasında oluşan bu durumdan yarar sağlanabilir. Bu ise orman arazilerimin tehlikede olduğunun göstergesidir.ayrıca tarıma elverişli olduğuna ilişkin düzenlenecek raporların dikkatle incelenmemesi de bizi aynı sorunla karşı karşıya getirmektedir.

Orman suçlarına bakarsak;

ağaç kesme suçu (OK. m.9)
ağaçları boğmak, yaralamak, yalamuk,pedavra ve hartama çıkarma suçu (OK.m.14)
orman ekim sahalarını bozmak suçu (OK.m.14)
ormanlarda bina, ağıl ve hayvan barınakları yapmak suçu (OK.m.17)
ormanlarda tarla açmak, ürün ekmek ve yerleşmek suçu (OK.m.17)
ormanlara izinsiz hayvan sokmak suçu (OK.m.19)
orman yakmak suçu (TCK)
ihtiyaç sebebiyle verilen orman ürünlerini satmak ve hibe etmek, amaç dışı kullanmak suçu (OK.m.31-33)
müsadere (zor alım) cezası

Yaş ağaçların boğulması, yaşayan bir ağacın gövdesinin etrafında, dairesel şekilde, kabukları odunsu kısmına kadar soyularak açılması, bu suretle ağacın gıdasızlığa ve ölüme terk ve mahkum edilmesi,
Yalamuk, çam ve köknar gibi ibreli ağaçların gövde kabuğu ile odunsu kısmı arasında bulunan ve ağaca yaşama gücü sağlayan tabakanın kısmen veya tamamen kabukla birlikte çıkarılması,
Pedavra ve hartama ise, ağacın elyaf istikametinde yarılarak tahta çıkarılmasını ifade eder. Bu durumda ağaçtan pedavra ve hartama çıkarabilmek için önce ağacı kesmek daha sonra da tanıma uygun şekilde biçilmesi gerekir. Herhangi bir kesim yapmadan bu suçu işlemek mümkün değildir. Ağacın kuru **** yaş olması bu suçun işlenmesi bakımından önem taşımaz.


Ankara GENÇ TEMA


Yararlı olması umuduyla...

npolatoglu Çevrimdışı   Başa Dön