View Single Post
Eski 25-11-2007, 21:29   #30
denizakvaryumu
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
5 lt lik sulu bidonlar hemen hemen tüm aktarlarda var...Ancak ben bu su içeriğini merak ediyorum...

Sanıyorum girabolunun bozulmadan durabilmesi için limon tuzu yani citrik asit yani E 330 katkısı olması lazım...Eğer böyle ise E 330 için hiç de iyi şeyler yazılmamış.

http://www.evrensel.net/02/09/07/medya.html

Türkiye’de 30 bine yakın gıda işletmesi olduğu düşünülüyor, ancak kayıtlı ve üretim izni almış firma sayısı 8 bin 354. 20 bine yakın firmanın ne ürettiği ve ürünlerin içeriği belli değil. Kayıtlı işletmelerin ürettiği ürünlerin içeriğini ve uygunluğunu kontrol eden toplam 750 kontrolör var.

katkı maddesi mi zehir mi ? -2 ....................................... Nur Karabacak
Kansere varan etkileri var

Her gün tüketilen ekmekten, ketçaba, koladan, sıvı yağa hemen hemen tüm gıdalarda kullanılan çok sayıda katkı maddesi ise bu denetim mekanizması içinde birer öldürücü zehire dönüşebiliyor. E kodu ile anılan ve sayıları yüzleri bulan bu katkı maddeleri dozunda ve belirlenen standartlarda kullanıldığında hiçbiri zararı yokken, doz aşımında kansere varan etkiler doğurabiliyor. Uzmanlar, Türkiye’de gıda katkı maddelerinin çoğu zaman gereksiz yere kullanıldığının altını çizerek, bu maddeler kullanılmadan da uygun teknolojilerle üretim yapılabileceğine dikkat çekiyor.
Bu katkı maddelerinden en tehlikelilerinden bir olarak gösterilen E330 aslında insan vücudunda doğal olarak bulunan sitrik asit. Limon, meyve sularında, nebati yağlarda kullanılıyor. Uzmanlar, E330’u kanser yapıcı olarak tanımlıyor. Kanserojen olarak tanımlananlar ise E131, 142, 213, 214, 215, 210 ve 211 koduyla adlandırılan maddeler. Bu maddelerin en çok kullanıldığı gıda ise ketçap. En tehlikeli olarak gösterilenler ise E123 ve 110, bu katkı maddeleri ise jölelerde kullanılıyor. Özellikle kayıt altına alınamayan binlerce işletmelerde bu maddelerin kullanımı da kontrol edilemiyor.
Teknoloji yok
Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Aydın Öztan, insan sağlığına zararlı olmayan düzeylerde kullanıldığını ifade ederek, gıda içindeki her maddenin yabancı madde olduğunu ve gerekliyse kullanılması gerektiğini söyledi. Bu maddelerin zaman zaman gereksiz yere kullanıldığını dile getiren Öztan, gıda maddelerinin düzgün kullanıp, kullanılmadığının kontrol edilmesi gerektiğini belirtti. Öztan, günümüzde, hiç katkı maddesi kullanmadan üretim yapılabilecek tekniklerin olduğunu vurgulayarak, katkı maddesinin kullanımının kolaycılık olduğunu ifade etti.
İşletmelerdeki sorumlu yöneticiliğin tam anlamı ile hayata geçirildiğinde hiçbir sorun kalmayacağını ifade eden Öztan, “Son olarak çıkartılan yönetmelik ile bir sorumlu yönetici 5 işletmeyi kontrol edebiliyor. Bu yöneticilerin çoğu işletmeyi hiç görmeden para alıyor. Orada iş yapan yine ustabaşı veya herhangi bir insan oluyor. Yani teknik açıdan hiçbir deneyimi yok. Ben birçok işletmede, avuçla katkı maddesi atıldığını gördüm. Oysa bunların bir limiti var” dedi. Bazı gıda katkı maddelerinin dozunun kontrol edilmesinin oldukça zor ve zaman aldığını dile getiren Öztan, Türkiye’de bazı gıda katkı maddelerinin miktarını ölçecek teknolojinin olmadığını ifade etti.
Öztan, katkı maddelerinin miktarlarının uluslararası normlara göre belirlendiğini aktararak, büyük firmalarda miktarlar açısından sorun olmadığını, bunun en büyük nedeninin prestij kaybetmeme kaygısı olduğunu belirtti. Asıl sorunun küçük işletmelerde yaşandığını ifade eden Öztan, bu işletmelerde uzmanların çalıştırılmasının sorunu çözeceğini kaydetti.
Öztan, katkı maddeleri satıcısı olarak, uzmanların değil, iyi satıcıların seçildiğine işaret ederek, satıcıların giderek, o üreticinin ihtiyacı olsun olmasın mutlaka o katkı maddesini sattığını, alan üreticinin de gereksin gerekmesin o maddeyi aldığı için kullandığını söyledi. Hatta bazı katkı maddelerini üreticinin kullanmasının ona zarar getirdiğini belirten Öztan, bunların denetiminde yaşanan aksaklıkların yasalardaki boşluklardan ortaya çıktığını söyledi.
Öztan, Başbakanlığa bağlı bir gıda müsteşarlığının kurulmasının çözüm getirebilceğini dile getirerek, “Sanayi Bakanlığı tüketiciyi ilgilendirdiği için ben bakacağım diyor, işletmeleri ben kontrol edeceğim diyor, Sağlık ve Tarım Bakanlığı yasa gereği ben bakarım diyor. Bu kadar çok başlılık olmaz” dedi.
Devletin devredemeyeceği görevleri olduğunun altını çizen Öztan, gıda denetiminin bunlardan biri olduğunu söyledi. Öztan, ileri teknoloji ile donanımlı laboratuvarların kurulması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti;
“Şimdi bu denetimsizlik neye yol açıyor bakalım. Agra diye bir çikolata var. Sadece bayramlarda ortaya çıkar her pazarda da görürsünüz. Bu ürünün üretildiği ne yeri bulabilirsiniz ne de üreticisini. İçeriği ise tamamen keçi boynuzudur. Sonuç olarak devletin daha farklı bir sistem geliştirmesi gerekir. Yasalar mutlaka her üretilen gıdaların analizleri yapılması gerekir diyor. Şimdi iki tane özel laboratuvar var. Devletin laboratuvarlarının da ne durumda olduğu belli. Üniversitelere de analiz için gelen yok. Yani analizler yapılmadan ürettim izni verilebiliyor.”
Firmaların haberi oluyor
Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Fikret Okant, kontrollerden önce firmaların kontrol yapılacağını öğrendiğini dile getirerek, buna göre kontrol yapılacağı dönemlerde uygun üretim yaparak, denetime geleni yanılttığını ifade etti. Üretim izni için ürünün içine katılan bileşimlerden çok saklanma koşulları, üretim koşulları, mikroorganizmaların gelişiminin kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan Okant, besinin mikrobiyolojisinin denetlendiğinde firmanın istese de ürünün fizyolojik durumunu saklayamayacağını söyledi.
Okant, Türkiye’de kaliteli mal üretiminin oldukça yavaş ilerlediğini dile getirerek, “Gıdalarda kullanılacak katkı maddelerinin üst sınırı bellidir. Evet, E330’da kanserojen etkisi var. 0.5 mg x maddesi diyelim ki zararlı. Ancak siz bu katkı maddesini içeren gıdayı günde 4-5 defa tüketiyorsunuz, o zaman zararı ortaya çıkar. E330’un elbette fazlası zararlı” diye konuştu.
Özellikle meyve sularında kullanılan renklendiricilerin denetiminin zorluğunu aktaran Okant, inanılmaz sayıda renklendiricinin olduğunun altını çizdi. Okant, asıl önemli olanın devletin, vatandaşın evine giren gıdaya garanti vermesi olduğunu belirterek, “Devlet önünüze konulan her gıdayı güvenerek yiyebilirsiniz, diyemiyor” dedi.
Denetim mekanizmalarının tek elde toplanması gerektiğini vurgulayan Okant, “Biri gittiği zaman A’dan Z’ye kontrolleri yapmalı. Gıda ile ilgili her konuda uzman, oradaki insanlar dahil, kullanılan alet ekipman dahil, her şey kontrol edilmeli. Bir yığın handikaplı olayda sizin kalkıp kimden hesap soracağınız bile belli değil” diye konuştu.

--------------------------------------------------------------------------------
Katkı maddelerini takan yok
Gıda katkı maddeleri, tek başına gıda olarak tüketilmeyen, gıdanın üretilmesi, tasnifi, işlenmesi, hazırlanması, ambalajlanması, depolanması sırasında gıda maddesinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek ve istenmeyen değişikliklere engel olmak ve düzeltmek amacı ile kullanılan maddeler olarak tanımlanıyor. Bu maddelerin mutlaka üretim etiketlerine yazılması gerekiyor. Ancak, marketlerde alışveriş yapan vatandaşın gözü ise üretim etiketlerinden çok fiyat etiketleriyle ilgili.

--------------------------------------------------------------------------------
Zararsız olduğu düşünülen katkı maddeleri:
E 100, 101, 103, 104, 105, 111, 122, 126, 13, 132, 140, 151, 160, 152, 160, 161, 163, 170, 174, 175, 180, 181, 200, 201, 202, 203, 236, 237, 238, 260, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300, 301, 304, 335, 337, 382, 400, 401, 402, 403, 406, 408, 410, 411.
Şüpheli olarak görülenler: E 125, 141, 150, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 153.
Tehlikeli olarak tanımlananlar: E 102, 110, 120, 124.
Kanser yaptığı düşünülenler: E 123, 131, 330, 239, 213, 214, 142, 215.
En tehlikeli E330: E 330, hemen hemen tüm asitli ve toz halinde satılan içeceklerde, hazır çorbalarda, meyve sularında, hazır reçellerde asitliği düzenlemek amacı ile kullanılıyor. Yine uzmanlar tarafından diğer katkı maddelerine göre daha riskli görüyen Sodyum nitrit ve nitrat yani, E 250-251, E 452 sosis ve sucuklarda, tavuk burgerlerde, hamburgerlerde kullanılıyor.
Öte yandan salam ve sucuklarda kullanılan E 205 damar hastalığı, E 450’nin hazımsızlık yarattığı, kraker ve bisküvilerde kullanılan E 223’ün bağırsak bozukluğuna yol açtığı söyleniyor

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön