Merhaba,
Kefirin önemli bir tartışma başlattığını gördüm. Bu konudaki bilgilerimi paylaşmak istiyorum.
Tüm dünyada önemli bir ilgi görmeye başlayan kefir, Kafkasya'da binlerce yıldır tüketiliyor. Bazı iddialara göre kefirden Kur'an'da da söz ediliyor. Kefir, 19'uncu yüzyıla kadar Kafkasya'da bulunan halklara mahsus bir mayaymış. Efsaneye göre bir Rus prensesi bir Kafkasyalı delikanlıyı ayartıp bu mayayı çalmış. O zamana kadar Kafkasya halkları bu mayayı kimseye vermezmiş.
Kefir kelimesinin, bu içeceğin yarattığı etkiye atfen Türkçe "keyif" kelimesinden geldiği, dünya çapında kabul edilen bir iddiadır.
Kefir gerçekten de küçük miktarda alkol içerir. Ama bu miktarda alkol zaten insanın sindirim sisteminde doğal olarak oluşuyor. Yani meyve, şekerli gıda **** karbonhidrat tükettiğimizde zaten alkol oluşuyor. Karbonhidratlar tükürükte bulunan enzimlerle şekere çevriliyor. Bu şeker sindirim sistemimizde bulunan doğal mayalar tarafından alkole dönüştürülüyor.
Yani softalar alkolün en küçük miktarının haram olduğunu söyleseler de, aslında sindirim sistemimimizde alkol zaten her zaman oluşuyor.
Bu konunun başlangıcında yaşanan polemik ile ilgili de bir kaç söz söylemek isterim.
Kefir gerçekten de Kafkasya'dan kaynaklanır. Ama bir kaç bin yıl önce Türklük **** başka bir milliyet gibi bir konu yoktu. Yani bu konuyu başlatan sayın Sebahattin Sargın'ın iddia ettiği gibi Kafkas Türkleri ifadesi çok doğru olmamış. Ama polemiği başlatan sayın Nartsawa'nın itirazları da çok doğru değil. Çünkü bu Kafkasya halklarının Orta Asya'dan, tıpkı Türk kavimlerinin göçleri benzeri bir göç ile bir kaç bin yıl önce göçtükleri, genel kabul gören bir teori. Daha sonra bu halklar Kafkasya'dan Moğol istilası ile dağılıp Avrupa'ya yayılmışlar. Mesela Kral Arthur'un kılıcı excalibur'un aslında bir Kafkas devleti olan Alan İmparatorluğu'nun efsanesi olduğu biliniyor. İskoçya'yı bile bu insanlar kurmuş. Hatta London kelimesi de bu insanların dilinde durgun su kelimesinden kaynaklanıyormuş. Bu halk da Kafkasya ve öncesinde Orta Asya kökenliymiş. Yani kafatasçılığın gereği yok.
Neyse kefire dönelim. Kefir çok sayıda maya ve mantarın oluşturduğu bir simbiyoz yaşam formudur. Bugün hala içeriği tam olarak bilimsel anlamda çözümlenememiştir. İşte tam bu nedenledir ki ticari olarak satılan sözde kefirler gerçekten "Kefir" değildir. Çünkü içindeki maddelerin tamamını tanımlayamadığınız bir gıda, ticari olarak satılabilir bir madde değildir. (Kimse bana coca cola özütünden bahsetmesin, çünkü nasıl satılabildiğini bilmiyorum.)
Yani kefir mayasıyla sütü mayalayıp satamazsınız. Çünkü mayalanmadan sonra oluşan maddeyi bilimsel olarak tanımlayamazsınız. Ama ortada bir gerçek var ki, kefiri binlerce yıldır kullanan insanlar, bu mayalı içkiden, bugünün bilimsel teknikleriyle geliştirilen ilaçlarından sağlayamadıkları yararı sağlamışlar. Ve bu yararı, ancak bugün, analitik düşünmeyi yaşam biçimi halini getirmiş batılı ülke insanları yeni keşfetmişler. Gerçekten bugün gizemini korumayı başaran belki de tek madde kefirdir.
Basit anlatımıyla kefir, bulgur büyüklüğünden fındık büyüklüğüne kadar değişen boyutlardaki bir canlı formudur. Bu yaşam formu, çok sayıda mikroskobik tek hücreli canlının, bir bütünlük oluşturacak şekilde bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu çok sayıdaki canlının oluşturduğu matriks, üreme yoluyla çoğalıyor. Yani kefir ancak varolan kültürden çoğaltılabilir, labaratuar ortamında da olsa oluşturulamıyor. Yani bugün dünyada varolan kefir tanelerinin kaynağı tektir. (Gerçi kefir ile ilgili uluslararası Yahoo grubunda Ege Üniversitesi'nden bir öğretim görevlisi, bir hayvan bağırsak dokusunda kefirin belirli koşullarda yaratılabildiğini iddia etmişti)
Kefir ile mayalanan süt, zararalı mikropların üremesi için olumsuz bir ortam oluşturur. Yani gerekli koşullar sağlandığında kefirde zararlı mikrop üremez. Örneğin mayalanmış kefir içinde bekletilen etin, günlerce (hatta aylarca) oda sıcaklığında kaldığı halde bozulmadığı görülmüştür. Yine de kefir yapılırken mümkün olan maksimum hijyen koşullarının sağlanması bir zorunluluktur.
Biraz uzun bir yazı oldu ama kusura bakmayın.
|