|
Yazdıklarım ardından bir hususu ilave etmem gerektiğini anladım:
Dürbün hakkında teknik detaylardan kısmen de olsa bahsetmek durumunda kaldığım paragraflarda evet “Tabiat Dürbünü” diye bir kategori çizdim. Ve bunda “porro prizma olmalı” kanaatimi kesin olarak ifade ettim. Bu noktada “eski ekol” diye bir mefhum da dile getirilebilir. Fakat bu asla “eski dürbün” demek değildir.
Dürbün mutlaka “yeni” olmalıdır.
Çünkü tıpkı audio faslında olduğu gibi, hurdalıklardan topladıkları eskileri cilalayıp, “vintage” veya hatta “retro” diye satarak yolunu bulan bir tayfa türedi.
Hurdacı para kazanıyor, şeytani bir normalitesi var. Fakat “bizim zamanımızdaaa” işi marazî kalıyor.
Dürbün faslında bu tuzağa asla düşmemeli. Enaz Çin dürbünü kadar hüsran olacaktır ( her ne kadar Çinliler son 10-15 yılda işin rengini bayağı değiştirmiş olsalar da. Yani dürbünde durum elektrikli arabadaki gibi değildir ).
“Tabiat dürbünü porro prizma olmalı” demiş oluşum, hurda döküntüsü Sscb dürbünleri veya Prusya yahudisi generalin Selanikli braderin yalvarmalarından kurtulamayıp ona hediyelemek zorunda kaldığı dedem-sel Zeiss’e talim etmeye kalkmak anlamına gelmez.
Tıpkı, türeme ve de kitaplık tiyatrosu cafe’lerde aslında hiç yaşamadıkları plak zamanları için gramafon kılıklı pikaplarda türkücü plağı döndürterek dinleyen ve bunu “cd’nin sesi çok mekanik oluyo, fakat plaktan sıcak geliyo” diye yedirmeye kalkan yeni yetmelerin furya regresyonları ( irticacılıkları ) gibi.
Bunun bir benzeri, malûm olduğu üzere, fotoğraf faslında da var. Yani, film’i ( film fotoğrafı ) hiç yaşamamış fakat kendisinden bir önceki neslin azılı şişirmelerinin gazı altında film fotoğraf diye tutturan ve fakat acınacak halini “analog fotoğraf” şeklindeki ucube ifadede ele veren bir başka yeni nesil gibi.
Halbuki o şey analog filan değildir, sadece “kimya”dır.
Diyeceğim o ki, tabiat dürbününe misal verdiğim Nikon EII ( meselâ, 10x35 EII) Nuh Nebi işi olmayıp her neslinde kaplamaları geliştirilmiş çok özel bir seridir.
Şu halde dikkat edilmesi gereken, “son nesil” olmasıdır.
Nikon SE serii nihayetlendirilmemiş olsaydı herhalde onda da öyle olurdu. Fakat buna rağmen, koca web’te tek bir ikinci el Nikon 10x40 SE veya 12x50 SE bulamadım. Bunun sebebi koleksiyon hastalığı değerinden ziyade, optik kalite ve serideki her modelin kaplamalarının kendine has mükemmellikte olması olmalıdır.
Yani, Nikon SE dürbünü olan biri pekâlâ sırf onun için kefenine cep yaptırabilir…
Meselâ, Swarowsky Habicht serii de bir idol olmasına rağmen kaplamaların birkaç nesildir yerinde saydığı ifade ediliyor. Fakat Swarowsky camı, kadın takısı veya araba farı süslemesi değil, aslında tipik bir optik standardıdır.
Bu ise, bana, hem de şu anda, USA’da bir storm chaser’ın, takipte kullandığı arabanın bakımı esnasında çektiği videoların tornado peşinde koşturmasına dair canlı yayınlarından daha çok seyredildiğine isyanını hatırlattı.
Yani, Swarowsky bu 3.dünya ülkesinde büyük ihtimal yıl boyu tek bir adet dahî dürbün satamıyor. Fakat aynı ülkede aynı camdan yaptığı kadın takısı -herhalde- yok satıyor. Buna “hayat tarafından güdülmek” denilmeli…
Meselâ, Zeiss, dişilere cam asmaca işlerinden yolunu bulmayı hiç düşünmedi mi acaba?
( Bir defasında, çok saygı duyduğum ortaokul müzik öğretmenimin düğünlerde çalmaya başlamasına çok üzülmüştüm. O günün bir yerinde “bu sayede Toyota’m oldu” diye sevindiğini sağa sola söylediğini de duymuş, buna ise daha da çok üzülmüştüm ).
Son tahlilde, hele ki tabiat dürbününde, eski ekol demek asla eskicilik / hurdacılık demek değildir.
Bakılamayan dürbün alınmaz. Bunun en berbat tezahürü ise internetten 2. El yani hurda dürbün almaya kalkmak olacaktır.
Son olarak, Youtube’da dürbünün okulerine action camera ve hatta cep tel.in gözünü yaslayıp video çeken pekçokları var. Bunları elbette ben de seyrediyorum ve az sayıda kimilerlinin meydana getidiği arşivi ben de takdir ediyorum. Fakat kimse bunlarla kendini aldatmasın. Evet bunlar o dürbün hakkında bir fikir veriyor gibi görünebilir, fakat asla dürbün görüşünün yerini tutamazlar.
|