View Single Post
Eski 04-12-2020, 22:20   #1280
MeyveliTepe
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
Zamanında bu konuyu hayli araştırmıştım.

Hatta, Partikül Film Teknolojisinin yaratıcısı ekibin lideri Dr.Michael Glenn ile yaptığım yazışmalardaki konulardan biri de buydu.

Şöyle söyliyeyim;

Kaolin, bilindiği üzere topraktan çıktığı haliyle hayli karışık bir malzemedir. İçinde kaolinit minerali de bulunduğu için genel olarak kaolin diye adlandırılır ve bu bakımdan ham kaolinin bir standardı yoktur. Kaolinit yüksekse zengin, düşükse kalitesiz veya fakir kaolin diye adlandırılır.

Bitkilere yapraktan uygulamalarda istenen, kaolindeki kaolinit dışında ne varsa uzaklaştırılmış, saf kaolinit halidir.

Ancak bununla da yetinilmez. Bir de kalsine edilip tabak şekilli yapısının amorf yapıya dönüşmesi, optik özelliklerinin değişerek belli dalga boylarındaki yansıtıcılığının yükselmesi istenir. Ayrıca partikül boyutunun da ortalama 1 mikron altına inmiş olması beklenir.

Kalsine edilmiş kaolin aslında bir özellik daha kazanır. Islanır ama suyu emmez.

Kaolin ile ilgili ilk çalışmalarda kullanılan ve her bakımdan çok büyük başarı sağlayan malzeme bu da değildi.

Saf kaolinit, kalsine edilmiş, 1 mikron altına indirilmiş, ayrıca tanecikler bir tür silikon ile kaplanarak ıslanmayan (suyu iten - hidrofobik) hale getirilmiş malzemeydi.

Bu malzeme ıslanmadığı için kuru toz olarak uygulanıyordu. Daha sonra metonol içinde dağıtılarak bu hali su ile harıştırılıp uygulandı (fakat toz uygulaması kadar iyi değildi).

İlk zamanlardaki kaolin araştırmaların bir kısmı bu ıslanmayan malzeme ile yapıldı. Bu malzeme, özellikle fungal ve bir kısım bakteriyel hastalıklara karşı çok iyi performans gösterdi. Islanmadığı için bitkinin donmasını da 5-6 derece daha geciktiriyordu (yurdumun sahtekar satıcılarının "donmayı engeller" lafı aslında buradan geliyor).

Elimde bu malzemeden laboratuar çalışması yapacak kadar var. Pek çok deneme de yapmıştım. Bu malzeme, her nereye kaplanırsa kaplansın, kaplandığı yüzeyin ıslanmasını önlüyor. Söz gelimi, belli belirsiz çok ince bir katman olarak kaba gazete kağıdına sürdükten sonra, damlatılan su bir küre gibi saatlerce kağıdın üzerinde kalıyor.

Sizin de bildiğiniz gibi, fungusların çimlenmesi için yüzeysel nem gereklidir. Nem yoksa çimlenme de olmaz. Hidrofobik kaolin bu bakımdan gerçek bir bariyer katman.

Ne var ki, ıslanmayan kaolin, çok pahalı, uygulaması mevcut araç gereç ile yapılamadığı için pratik kullanımı olamadı ve bunun yerine ıslanan kaolin ile devam edildi.

Islanan kaolin ise fungal hastalıklarda hiç bir zaman ıslanmayan kaolinin sağladığı avantajlara sahip olamadı.

Piyasada satılan kaolinlerin hiç biri, Surround dahil ıslanmayan kaolin değildir. Sattığı malzemeye hidrofbik diyen varsa da tek kelimeyle yalandır.

Kalsine edilmemişler, ıslanmasının yanı sıra nemi içine de çekerek uzun süreler ıslak kalırlar.

Bentonite gelince, iki türü var. Sodyumlusu ve kalsiyumlusu. Sodyumlu olan nemi içine çekerek şişer. Çok ciddi su absorblama kapasitesi var. Bu özelliğinden dolayı hayli geniş bir kullanım alanı var.

Toprak katkısı olarak olarak tarımda kullanımı var. Epey bir araştırma da yapılmış.

Yapraktan uygulama konusunda pek fazla çalışma yok. 1-2 çalışmaya rastladım ama genellikle pek gelişmemiş ülkelerde yapılmış, kurulan deneyler de çok net ölçümler sağlamamış.

Islanan kalsine kaolin, içine su çekmese de gecenin neminden dışının ıslanması, kuruyuncaya kadar belirli bir fungal risk oluşturduğu konusunda Michael Glenn ile mutabık kalmıştık. Kendisi, %0,5 oranında lime-sulphur veya koruyucu olacak ölçüde anti-fungal bir ilavenin emniyetli olacağını söylemişti. Kaolinin normal kullanılma zamanı zaten yılın genellikle kuru, hatta gece çiğinin dahi düşük olduğu zamanlarda olduğu için risk düşük.

Öte yandan, buna bentonit ilavesi, nemin bentonitte kalıp temas halindeki yaprağı kuru tutacağı anlamına gelmiyor. Aksine bentonit ile yaprak arasının sürekli nemli kalmasını sağlıyacak. Bu da hiç bir şey uygulanmamış yüzeye göre bence, fungus sporlarının çimlenmesi için gereken ortamın kendi ellerimizle yaratılması anlamına gelir.

Siz yine aklınızda nasıl bir şey varsa ona göre bir deney kurun. Mümkün mertebe kontrollü ve ölçümlü yaparsanız sonuçları bizlere de faydalı olur.

Yazın sebzelerde özellikle de salatalıklarda biyolojik antagonist olarak bacillus subtilis kullanıyorsam da %0,5 potasyum bikarbonat çözeltisinin çok iyi bir koruyucu olduğunu geçmişte test etmiştim.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön