View Single Post
Eski 10-01-2020, 00:09   #1
ancestral
Ağaçsever
 
ancestral's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-12-2019
Şehir: Muğla
Mesajlar: 57
Köye göç hikayemiz.

Öncelikle merhaba,

Yaşım 38, ağırlıklı bilişim sektöründe olmak üzere 16 senedir çalışıyordum. Derler ya hani, hayat sana limon veriyor ise limonata yapacaksın. Hayat bize işsizlik ve şehirde bunalım getirdi, bizde bunu aldık kendimize göç fırsatı yarattık.

İlk dolu dolu paylaşımı yapmadan önce belki birilerinin de işine yarar diye uzunca bir süre malzeme ve bilgi toplanmasını bekledim. Şimdi hepsi hazır, bol fotoğraflı ve bilgi içeren hikayemizi anlatacağım. Bu hakikaten bir hikaye, inşallah inşaatı tamamladıktan sonra da burada sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Detay bütçe, ilçe, mahalle bilgisi vermekten ve isim kullanmaktan kaçınacağım, zira bu beni veyahut ilgili kişi ve kuruluşları zor duruma soksun istemiyorum. Bilenler zaten anlayacaktır neresi olduğunu, nasıl yapıldığını, kaça patladığını.

Öncelikle uyarayım, burada bahsi geçen şeyleri bizim aldığımız arazi büyükşehir belediyesi olan bir ilde bulunduğu için bu şekilde yaşadık. Büyükşehir yasası oldukça zorlayıcı bir yasa. Sizin bulunduğunuz il büyükşehir değil ise çok daha kolay oluyor her şey.

Bizimkisi 5-6 senelik bir düşünce, ilk başlarda Ankara'da bahçeli bir evimiz olsun diye başladı ama sonrasında hayat şartları, şehrin artık bizi darlaması, işsizlik vesaire derken durum bizi biraz daha radikal davranıp aslında olması gerekeni yapmaya itti. İşin en zor kısmı karar vermek. Neyle geçineceğiz, nerede barınacağız, nerede yaşayacağız. Bu soruların cevaplarını günlerce düşündük. A,b,c planı yaptık. Bu planlara uygun olarak Aydın'ın güney kesimi ve Muğla ilini hedef belirledik.

Araştırma aşaması;

Hayalimiz uzun süredir var, fikrimiz de var ama somut adım yoktu. 2019 Haziran ayında fiilen arazi bakmaya başladık. Didim'den başladık, Marmaris, Köyceğiz, Ortaca, Dalaman, Fethiye derken Seydikemer'e kadar baktık ve bütçemize uygun yaklaşık 950 arazi bulduk. Zaten bütçeyi aşan yerleri listeye almadığımız için kriterlerimiz önem sırasına göre;

- İlçe merkezine en fazla 30 dakika.
- 2.5km yarıçapta en az 2 okul, 2 sağlık ocağı. Ki bu hizmet gelmesi anlamında fikir veriyor, doğru bir kritermiş sonradan anladık.
- Kültürel anlamda çok zorlanmamak adına yabancı turiste alışkın bir yerleşim alanı. Bunu detayını sonra açıklayacağım.
- En az 5 dönüm olması ki ekip biçecek, hayvancılık yapacak bol yerimiz olsun.
- Sıcak asfalt, yoksa en kötü soğuk asfalt yol. Kesinlikle kadastral yol veyahut mıcır olmayacak.
- Yola cephe, sulama kanalından uzak, çevresinde tesis niteliğinde inek ahırı bulunmayan.
- Denizden, şişirme fiyattan, ticari kaygıdan uzak ve orman içinde.
- Mümkün ise içinde basit tadilat ile oturulabilecek ev olan. Ama yıkım gerektirmeyen, çünkü bu sıfırdan inşaat yapmakla neredeyse aynı, yıkık eve boşuna para veriyorsunuz.

Arazi eleme/seçme;

950 araziyi bu kriterlere göre excel'de sıraladık. Puanladık ve kriterleri karşılayan yerleri en düşük puanı alandan başlayarak aramaya başladık. Burada amacımız gerçekten istediğimiz yerleri aramaya başlayana dek aslında istemdiğimz araziler üzerinden tercübe edinmekti.

İlk 10 telefon konuşmasında zaten şekillendi olay. Biraz daha ilerleyince ve bazılarını 2-3. kere aramada foyalar meydana çıktı. Arazi sayısı kendiliğinden zaten üçte birine indi. En fazla karşılaşılan yalanlar ve problemler aşağıdaki gibi.

- 2B araziyi müstakil tapu gibi yansıtanlar.
- Kullanım hakkı bile almadan işgal ettiği ormanlık alanı noterden satmaya çalışanlar.
- İmar Barışına başvurup parasını ödemeyen veyahut yanlış beyan veren ama evin iskanı olduğunu iddia edenler.
- Sit alanı ve yeraltı suyu, milli park koruma alanı gibi alanları satmaya çalışanlar.
- İpotekli taşınmazın önce ipoteğini kaldır, sonra satarım diyenler.
- Abi buraya en az 250 metrekare imar geçer diye imarsız yerleşik alan dışındaki tarım arazisini pazarlayanlar.
- Tüm hissedarlar anlaştı deyip sahte imzayla hissedarın payını da satmaya çalışanlar.
- Yola cephesi olan tarlaya taksim edilecek deyip, size tarladan yola cephe olmayan kısmı vermeye çalışanlar. Sorsan erişim hakkı verecek.
- Banka ihalesinden içinde malik otururken mülkü alıp, malikten habersiz satmaya çalışan emlakçı ve yap-satçılar.
- Yabancı şive duyunca komşusuna dönümüne 10.000 fiyat verirken size 50.000'e satmaya çalışanlar.
- Sözleşme imzalamadan ada parsel söylemem diyenler, ki aslında sakladıkları şey köylünün istediği gerçek fiyat. Üzerine koyuyorlar çünkü.

Liste uzar gider. Bu süreç bize çok iyi ders oldu, yanlış anlaşılmasın ama köylü dediğiniz kişilerin büyük bir kısmı şark kurnazı lafını sonuna kadar hakediyormuş bunu anladık.

Neyse, uğraştık didindik. Telefon trafiği sonucu nihai 50-55 adet arazi belirledik. Ben işsiz kalmıştım, sonrasında hemen ertesi hafta yeni bir işe girmiştim. Bu işyerinde gelecek göremeyince karşılıklı konuşarak anlaştık ve ayrıldım. Listeyi çıktı aldım, hanıma sen çalış diyerek Muğla'nın yolunu tuttum.

Her gün sabah 6 da kalktım, keçi misali hava kararana dek Köyceğiz'den başlayıp Seydikemer'e kadar 15 gün gezdim. Tek tek tüm arazilere yerinde baktım. Her köyün kahvesine oturup çay içtim. Kulak kabarttım, atılan bakışlardan, gelen tekliflerden kendimce ders çıkardım. Kriterlere göre eledim ve en önemlisi, ben burada yaşayabilir miyim, eşimi buraya getirebilir miyim diye sordum.

Bu gezinti sırasında haliyle listede olmayan ve ilana bile koyulmamış yerler de buldum. Toplamda 90 küsür arazi içinden 15 günün sonunda hakikaten içime sinen ve kriterlere uygun 20 tanesini belirledim. Ankara'ya döndiğimde emlakçıdan hallice bilgiye sahiptim, kafam bulanıktı ve çok yorgundum. Her şeyi unuttum. 2-3 hafta bekledim, bu süreçte canım gerçekten sıkıldı. Oraları gördükten sonra biz burada ne yapıyoruz ile başlayan sorgulamada ne kadar haklı olduğumuzu gördük.

İkinci kez Muğla'ya gittim. bu sefer beni daha önceden gezdirmiş olan emlakçıların peşine takıldım. Tamamen afedersiniz ama "salağa yattım" ve benim kendi bulmuş olduğum yerlere beni götürmelerini istedim. Hemen hepsi zaten emlakçı üzerinden satışta olduğu için zor olmadı. Başka emlakçılara birde şurası varmış diyerek diğer zaten beğendiğim yerleri sordum. Ne bahane uyduracaklar veyahut bilmediğim ne öğreneceğim merak ettim. İşe de yaradı. 1 haftanın sonunda elimizde 5 arazi/arsa kalmıştı.

Üçüncü gidişte hanımı da aldım, son 5 yeri gezmeye başladık. 3 tanesinin üzerinde ev var, birisi komple meyve bahçesi ve sonuncu da tarla.

Üzerinde ev olan ilk 2 yeri gezdikten sonra baktım hanımın yüzü düşüyor, en güvendiğim ve istediğim arazi olan tarlaya gittik. Objektif karar açısından ben fikir belirtmemiştim ama hanım dedi ki; "Başka bakmaya gerek yok, burası olmalı."

Arazinin panoraması;


Başka yere gerek yok sözü ağızdan çıkarken manzara;


Dördüncü gidişte cebimize paramızı koyduk, pazarlığımızı yaptık, tapu günü bir tatsızlık sonucu iş bozuldu, akşamına problemi giderip ertesi gün tapumuzu aldık. Tapuya gitmeden önceki gece ne kadar tanıdık varsa arazinin ıncık cıncık neyi varsa yoksa sordurduk. Hiçbir problem veyahut mal sahibinin söylemediği bir konu çıkmadı. Tek problem, tarım arazisi olması. Problem dememin sebebini yazının ilerleyen kısımlarında oldukça iyi anlayacaksınız.

Tapu aşaması;

Tapu kısmından başlayayım. Arkadaşlar, tarım arazisi alacaksanız 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu'nu ezberleyin. Okuyun demiyorum, ezberleyin. Toprak koruma kanunu benim anladığım resmen köye dışarıdan tersine göç gelmesin, köy dışına arazi satılamasın diye yapılandırılmış bir kanun. Tarımı öldürüyor, yeniliğin önünü kapıyor. Köy içinde kısır döngüde tarımsal araziler heba oluyor. Her aşamada önünüze bir engel çıkarması olası. Satın alınan arazı tarım arazisi olduğu için bağlayıcı kanunu 5403 sayılı kanun. İmar Kanunu, Köy Kanunu, Büyükşehir Yasası vesaire hep bu kanundan sonra yürürlüğü olan şeyler. Bu kanun diyor ki, hisseli tapu ise hissedarlara ön alım hakkı vardır. Müstakil parsel alıyorsanız, komşu parselinde ön alım hakkı vardır. Bu şu demek, siz gittiniz komşu parsel maliklerinden feragatname almadan araziyi satın aldınız. Üstüne evi yaptınız, güzel güzel oturuyorsunuz. Komşu parseldeki kişi 2 sene içerisinde itiraz edip mahkemeye verirse, satış bedeli ve enflasyon artışı oranında faizini ödemek koşuluyla araziyi alabiliyor. Yaptığınız masrafı belgelendiremezseniz sadece arazi parasına tüm emeğiniz yok oluyor. Biz bunu tabi tapuya gitmeden önceki gün öğrendik. Allahtan tek bir parsel komşusu var, etrafı hazine/orman arazisi. O komşuyu buldurduk, tapuya başvurumuzu yaptık, sıramız gelene kadar notere gidip düzenleme şeklinde feragatname hazırlattık.

Bunun 2 faydası var. Artık kimse hak iddia edemez, gece rahat uyuyabiliriz. Bir diğer faydası ise komşu parsel satılacak ise ön alım hakkı bana geçmiş oluyor. Ki satılacak olursa almak isteyeceğim 32 dönüm güzel bir arazidir. Ben artık köy içine girmiş ve tarımsal arazi maliki statüsü kazanmış oldum. 14 dönüm kendi arazimiz ile birleşirse yapılabileceklerin sonu yok.

İlk büyük sınav olan Toprak Koruma Kanunu ile tanıştık, önlemimizi aldık ve tapumuzu da aldık.

Muhtar aşaması;

Beşinci yolculuk. Aralık kapıya dayandı, ben yine Muğla'ya gittim. Elimi belime bağladım, muhtar misali araziye çıktım. Masum hayaller kuruyorum, evi şuraya yaparız ahırı buraya yaparız. Sözde hemen ruhsata başvuracağım. Başıma geleceklerden haberim yok tabi. Şenliğin büyüğü muhtar'ın yanına gitmemle başladı.

Şansımız yaver gitti, çok iyi bir muhtarımız var ama... Muhtar'ın dışarıdan gelen bizim gibi birisine yardımcı olabileceği tek konu, bizim özelimizde silahlanma. Size evet bu adam arıcılık yapıyor deyip bir belge veriyor, bununla gidip silah ruhsatı alabiliyorsunuz. Yapabileceği tek şey bu. Bunun haricindeki hiçbir konuda tarım arazisi satın alırsanız muhtar bir şey yapamıyor. İlk elden yaşadık.

Muhtarımızı sağolsun belediyede ilgili kişilerin telefonunu verdi, aradık konuştuk, doğru kişiyi bulunca belediye'ye gittim.

Belediye aşaması;

Önce emlak beyanımızı yaptık. 2023'e kadar emlak vergisinden muaf olduğumuz bilgisi verildi. Teşekkür edip imar dairesi'ne çıktım. Ada parsel bilgisi verdik, ve tarım arazisi olduğu için konuyu kestirip attılar. Sürecin nasıl işleyeceğini kerpetenle çekerek, yalvararak zorlukla öğrenebildim.

Mimar aşaması;

Belediye süreci anlatırken sanki mimar ile tamamen çözülebilir bir konu olarak geçiştirdi. Tarım arazisi ve mimar ne alaka, ne oluyor diye düşünürken dedim gideyim 2-3 miamrlık ofisiyle görüşeyim, belki oradan bir şey çıkar.

7.500 liradan, 140.000 liraya varan aralıkta, temelde aynı iş için fiyat çıkarıldı. Kafam iyice karışmış şekilde tekrar belediye'ye gidip mimarlar tarafından söylenenleri doğrulamaya çalıştım.

İlçe tarım aşaması;

Belediyeye binbir zahmetle esasında olması gereken süreci anlattırabildikten sonra, ilçe tarım müdürlüğü'ne gittim. Muhtemelen dedikodularını böldüğüm 2 hanımefendi ne yapabileceğimden çok ne yapamayacağım üzerine brifing verdiler. O akşamki uykusuzluğu unutamıyorum. Yorgunluktan sızıp kalmış olmasam belki bugün araziyi satışa koymuş ve satmıştım. Çok moralim bozuldu, ağlasam ağlayacağım. Çünkü dediklerine göre 75 metrekareden büyük yapı yapma şansım yok.

- Ekili arazide tek kat 25 metrekare.
- 5 dönüm kapama bahçe için tek kat 75 metrekare.
- 3 dönüm sera için 50 metrekare.

Bu yapılarda da sadece elektrik ve sulama suyu aboneliği alınabiliyor, ikamet edilemiyor. Gündüz bakıcı için yani.

Sabah uyandım, şoku atlatmış şekilde dedim ben yanlış mı anladım bir arayayım. Gitmek istemiyorum çünkü çok soğuk davranıp moral bozuyorlar. İlçe tarım müdürlüğü'ne bu sefer telefon açtım. Şansıma, tamamen şansıma ismini vermeyeceğim ama hakkını da ödeyemeyeceğim bir ziraat mühendisi çıktı telefona. Önceki günkü mühendis ve kontrolör kişilerin aksine, adam bas bas bağırıyor ben sana yardım etmek istiyorum diye.

Önce yukarıda söylenenlerin aynısını anlattı, ilk başta yine moral bozukluğu oldu bende.

Sonra, ama dedi...

DSİ ile görüş. Kuyu açtır, zaten lazım olacak. Bu sayede resmi olarak elektrik aboneliğini alırsın dedi. Elektrik aboneliği aldıktan sonra tesis kurma imkanın olacak, o zaman iş değişiyor dedi. Ben DSİ ve abonelik lafını duymanın heyecanı ile esas olayın tüm kilit noktası olan tesis kurma kısmını tamamen pas geçtim ve DSİ'ye koşarak gittim.

DSİ aşaması;

DSİ Başmühendislik binasına girdim, x bey ile görüşün dediler. Ada parsel numarası verdim, sırasıyla;

- Sit alanı mı
- Arkeolojik kazı alanlarına yakın mı
- Yer altı suyu koruma havzası içinde mi
- Sulama havzası sınırında mı

Bunlara bakıyorlar. Sulama havzasında iseniz kuyu açma izniniz yok. Kanaldan motorla sulama için izin almanız lazım. Havza dışında iseniz kuyu açabiliyorsunuz.

- 10 metreye kadar izinsiz kuyu açıp
- 10 metreden daha derin ise önce izin sonra kuyu açıp
- Sondaj vurup

Su kullanımı mümkün. Araziyi, 5 noktadan fazla olmamak ve 10 metreyi geçmemek şartıyla kazın, başvuru yapın dediler. Zemin etüdü ve jeoloji mühendisliği hizmeti veren bir mühendislik firması ile 1000 liraya anlaştım.

Altıncı Muğla seferinde firmadan gelip muhtemel 5 lokasyon gösterdiler ve kepçemizi önümüze katıp yola koyulduk.

İlk somut adım;

Anlaştığımız kepçe bulunduğu ilçede yağmur sebebiyle işi bitiremediği için beni başka bir firmaya yönlendirdiler işimiz aksamasın diye.



2 gün sonra esas kepçe geldi ve toplamda 4 farklı nokta kazdık. 2 noktada su çıktı, bizde en derinde olanı seçtik ve büzlerimizi koymaya başladık.



Arazide gördüğünüz gibi bir taş ocağı havası var, bunu bir sonraki kısımda anlatacağım. Kuyumuz tamamlandı ve DSİ'nin onay için kontrolünü beklemeye başladık. Hepsi 150cm iç, 170cm dış genişliğinde, 3 adet 1metre boy, 4 adet 1.5 metre boy büz koyuldu. toplam 9 metre kuyu alanı oldu. İlk açıldığı günün akşamı yaklaşık 3 metre su vardı.



Sonraki gün su seviyesi 1.5 metreye indi ve açıkçası korktuk su kaçıyor diye.

Şimdilik bu kadar.

Bir sonraki yazıda;

- Büz fiyatları
- Kepçe kira fiyatları
- Taş istinat duvarı
- Dere taşı, duvar için kaya, taş ocağı fiyatları
- Tesviye
- Jandarma'ya şikayet edilirseniz ne olur
- Kuyunuzda su çıkarsa ne olur

Bunlardan bahsedeceğim.

Hepinize sevgiler.

Eklenen Resimler
     
ancestral Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön