Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi hosseda
karpuzun bıyık kurumaya dönmüş gibi, geçmesin aman...
|
Yok amcası, küççük o, ne sakalı-bıyığı, sütten kesmedik daha, yaşıtlarına göre azcık büyük duruyor, kemikleri iri.
Üstteki domatesin sağındaki solundakiler mantardan gitti. Bu arkadaş Bayındır ın dağ köylerindeki Bulgaristan kökenli köyden getirdiğim (esas pembesi bilinirmiş, @bahcedenn bile kıtalararasından bilirmiş, biz de O ndan öğrenmiştik) mavimsi omuzları olan irice oturak cins.
Yukarıda yarım kalmıştı; mantar etkenleri canlı dokularda daha güzel çoğalıyor. Dolayısıyla hastalığı gördüğünüz yerdeki bitkiyi (veya hastalıklı kısmını) hemen yok etmemiz gerekirdi. Peki biz ne yaptık, hemen sistemik etkili ilaçlamaya geçtik, bitkiye kıyamadık (aslında 115 kök vardı, üçünü beşini söküp atsak olurdu) ve hastalık üç kere ilaçlama, oksijenli su ve kükürte rağmen yavaş ta olsa ilerlemeye devam ediyor.
Daha önce de belirtmiştim; seneye biber türlerini, domates türlerini bahçenin farklı yerlerine dikeyim. Bizim kolayımıza geliyor hepsi bir arada ama hastalık durumlarında yayılmayı engelleyebilmek ve çapraz tozlaşma riskini azaltmak için daha önce yapmalıydık bunu.
Kükürt, çiçeklenme artıncaya kadar bakır ve oksijenli su düzenli aralıklarla fide dikiminden hemen sonra uygulanmaya başlanmalı ki ortam şartlarının mantar etkenleri için ideal olmasının önüne geçilebilsin ve tek tük baş kaldıranlar olursa başı ezilsin.
Sizlerin bulunduğu yerlerde durum nasıl bilmiyorum ancak buralarda düzgün domates yetiştirebilen yok. Yaylalardan kimle görüşsem çoğu mantari veya viral hastalıklardan şikayetçi. Ticari boyutta ziraat yapan biriyle görüştüm; aldığı hibrit domates fidelerin tamamında viral hastalık başlamış, dokunsan ağlayacak, satan yere gitmiş 'bunlar ne biçim tohum' diye. 'Seneye senin yerlilerden ekeyim, bana 4-5 kilo domates ayırıver tohumluk' dedi. Canımsın dedim ya, biz yiyecek domatesi bulamayacaz herhalde, sen tohumluk istiyon, bizim ince kabuklu domatesleri yayladan aşağı indiremezsin. Neyse İsmail Beye danıştım (Kuzucu) sağolun bir adres verdi, seneye ne yapacak bakalım.
Bizim fazla geçmişimiz yok; olanlarla konuştuğumuzda, ekşi vişnede, böğürtlende kurt bilmezlermiş, eski karpuzların tadı-domateslerin kokusu çok çok daha güzelmiş, bu kadar hastalık yokmuş, kükürtle her şey hallolurmuş vs.vs. Ve en kötüsü de ortak görüş; artık ilaçsız hiç bir şey olmuyor...
Neyse güzelliklere bakalım biraz.
Üstteki ayçiçeğinin iyice açmış hali..
