İstanbul'dan Manyas'a geleli yirmi günü geçti. Bahçe kapısından içeri girer girmez uzayan otları gördüğümde şok geçirdim. Ot boyları kimi yerde belimi, kimi yerde neredeyse boyumu geçmişti.
Güller otlar içinde kaybolmuş, saksı bitkileri otlar altında kalmıştı. Allahtan bazı saksıları güllü kameriyede toplamışım yoksa ne nerede bulmakta zorlanacaktım.
Ertesi gün kahvaltıdan sonra ilk iş depodan motorlu tırpanı çıkarmak oldu, Oğuz hemen işe koyuldu, ben de otlar arasından bulabildiğim saksıları balkona taşıyıp neler canlı kalmış onları tespit ettim.
Oğuz yirmi gündür ot biçiyor ve hâlâ bitirebilmiş değil gerçi bahçenin bayağı eli yüzü açıldı.
Ne kadar çok iş varmış, yap yap bitmiyor. Siz, siz olun sakın büyük bahçeye özenmeyin. Hele yaş ilerledikçe o kadar zor geliyor o kadar gözünüzde büyüyor ki anlatamam.
Yapmayayım diyorsunuz içiniz elvermiyor, yapayım diyorsunuz gücünüz yetmiyor.
Günlük çalışma sürem 5-6-7 saati buluyor ve akşam olduğunda duş sonrası bırakın konuşmayı yemek yiyecek halim bile kalmıyor.
Foruma ara sıra bakıyorum, mesajları okuyorum ama katılımım pek olmuyor. İnşallah işleri bitireyim daha sık girerim.
Bahçenin durumunu sizlerle paylaşayım.
Otlar, otlar... yirmi seneden fazladır köye geliyoruz hiç bu kadar çok ot görmemiştik.