View Single Post
Eski 07-04-2018, 12:06   #73
Asoo
/
 
Giriş Tarihi: 08-09-2013
Şehir: Usa
Mesajlar: 622
Toz fırtınasında.

.

Geçen hafta oğlumu okuluna bıraktıktan sonra çadıra döndüm. Niyetim üstümü değiştirip, bahçede çalışmaktı. Hazırlıklarımı yapıp dışarı çıktığım. Şiddetlenen rüzgara rağmen bahçede bir şeyler de yaptım ama yapacaklarımın pek verimli olmayacağına kanaat getirip, çadıra döndüm.

Boş durmamak için kovanlara çıta hazırlamaya, tel germeye başladım. Ben tel gerdikçe fırtına şiddetini arttırdı, arttırdı. İyice gerilmiştim. Adeta bir korku filmine dönüşmüştü günüm.

Dışarı çıkınca havanın kahverengileştiğini gördüm ve endişem iyice arttı. Arabayı çadırdan ve ağaçlardan uzak bir yere çektim. Yeniden çadıra gidip, yatağa yattım, battaniyeyi de üstüme çektim. Niyetim; çadır uçarsa, etrafa savrulacak şeylerin bana zarar vermesini önlemekti. Birkaç dakika sonra sıkıldım, ayrıca çadırın dışının daha emniyetli olduğunu düşündüm ve dışarı çıktım.

Dışarıda boş boş bekliyordum. Üstelik incecik toz her yerime adeta nüfuz etti. Soğuk rüzgar her saniye daha bir üşüttü bedenimi. On saniye sonra da kesilebilirdi bu rüzgar, on saat sonra da. Teslim olmuştum.

Rüzgar denizdeki dalgalar gibiydi. Bir vuruyor, savuruyor sonra birkaç saniye kesiliyor, adeta dinlenerek bir daha geliyordu. Yukarıda köyün kavakları bir rükuda, bir secdede iken Hayalbağ süt liman oluyor sonra sıra bana gelince köy huzur buluyordu. Bu dalgaların ne boyu sabitti, ne de genliği. Sadece bir süredir yuva edindiğim çadırıma yaptığı hücumlardı kesin olan.

Sanırım yarım saat böyle dışarıda bekledikten sonra çadırın kuzey cephesinde, ön tarafa yakın kısımda branda gömülü olduğu topraktan fırlayıp uçuşmaya başladı. Bu açıklıktan giren rüzgar çadırı balon gibi şişirdi ve açılma yavaş yavaş büyümeye başladı.

O anda benim gerilim filmi, bir macera filmine döndü. Hızla atılarak brandayı içeriye rüzgar girmeyecek şekilde tutmaya çalıştım. Topraktan sökülen brandanın bir bölümünü üstüne yatarak ağırlığımla , diğer bölümünü de kas gücümle zaptetmeye çalıştım. İlk dalgayı böyle savuşturdum.

Lakin saniyeler içinde çok yorulmuştum. Rüzgar fazlaca düşünme ve dinlenme fırsatı vermeden bir hücum daha yaptı, bu hücumda çadırın kenarını benimle beraber birkaç kere kaldırsa da hemen pozisyon değiştirerek tehlikeyi savuşturdum.

Sonra sıra köye gelmiş olmalı ki, beni rahat bırakıp köye saldırmaya başlamıştı rüzgar. Bu zamanı değerlendirmek için ne bulduysam brandanın üzerine ağırlık olarak koymaya başladım. arada köyü bırakıp bana saldırınca taşların, kütüklerin üzerine oturup bekledim. Sakinlediğinde devam ettim.

Boş piknik tüpünden bile medet umuyordum. Bu arada arazide taş olmamasına sevindiğim aklıma gelerek kendime kızdım. Allah'tan birkaç çuval torf, yapacağımız çardağın zemini için uzaklardan getirdiğimiz taşlar, odun parçaları, kütükler vs. etrafta ağırlık yapacak bir şeyler vardı.

Bunları doldurup çadırın ipini de gerdim.


Name:  WP_20180323_11_37_26_Pro.jpg
Views: 643
Size:  20.3 KB


Name:  WP_20180323_11_37_46_Pro.jpg
Views: 653
Size:  20.2 KB


Bu işleri o kadar hızlı ve zorlanarak yapmıştım ki, giysimin yakasından, kol ağızlarından adeta ateş fışkırıyordu. Tüm enerjim de bittiğinden çadıra girip kendime bir kahve yaptım, yatağa yatıp, rüzgarın tamamen dinmesini beklemeye başladım. Bir yandan da İstanbul'daki ailemle mesajlaşıyordum. "Hava biraz rüzgarlı. Çalışmıyorum. Çadırda kahve keyfi yapıyorum..."

.

Asoo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön