Bu yıl Şubat ayından itibaren bahçeye başlayabilmiştik, iyi ki de başlamışız yoksa neredeyse hiçbir şey yapamayacakmışız. Gerçi bana pek bir şey olmamış gibi geliyor ama düşününce... Büyük çardak, salıncak, büyük sekinin devamındaki taş duvar ve buradan yükselen taş basamaklar, girişteki bahçe yolu, aldığım bitkiler...
Of aman, evin içiyle uğraştık daha çok. Biraz toparlanması gerekiyordu, parkeler yapıldı, boya badana anca bitti. İç kapılar ve dolaplarda sıra ama marangoz bir türlü gelmiyor. Başka marangoz mu yok? Yok. İşinin ehlini bulmak iyice zorlaşmış. Bunları yazmayacaktım, konuya gelelim
Daha ziyade evle uğraşınca... yani uğraşmak zorunda kalınca... kızlar beni bahçeye pek çıkarmadı

Dalıyorum ve saatler geçmiş oluyor fark etmiyorum. Hepimizde aynı durum

Ama kurban bayramı günlerinde bir gün, sadece şunu şurdan alıp şuraya dikeyim diye çıktım ve... evin girişindeki bu köşeye biraz dokundum.
Kayıt olsun diye fotoğrafı koyuyorum, böyle kalmayacak. Bahçe kapısı yanına diktiğim iki Clematis'i buraya taşıyacağım. "Hanımeline pek yakın olmuşlar, iyi gelişmeyebilirler" diye uyarmıştı Gilan ama üşenmiştim. İyi gelişmediler, bunda keskin kuzeybatı rüzgârının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Rüzgârı biraz kesmeye çalışsam da... çekişemezdim elbette, sanki rüzgâr beni dinleyip de oraya esmeyecek

Esti tabii. Buraya da esiyor ama bazı rüzgâr-kesici, en azından rüzgâr-yavaşlatıcı projelerim var.

Onları yapıp, Clematis'lerin yerlerini hazırlayacağım ve sanırım Aralık ayında taşıyacağım. (Zaten Aralık'ta gül dikeceğim, güllerimi seçtim, yerlerini de seçtim

)))
