Kargo dün geldi, bahçeye ancak hafta sonu gidebileceğimden… o vakte kadar bekleyemezlerse diye aklım gitti. Ben de hemen onları saksılara yerleştirdim. Zaten bir kısmı saksılarda kalıcı olacak. Evde kalan saksılara acilen diktim. İyi ki bütün saksıları, viyoller dahil, gitsin bunlar deyip bahçeye götürmemişim. Zaten önce bir kendilerine gelsinler değil mi? Hem acele yok, yavaş yavaş, bu şuraya bu buraya uyar deyip tadını çıkarta çıkarta dikeceksin.
Ne güzelsiniz hepiniz.
Yazmayacaktım ama yazacağım

Özellikle Hoya carnosa. Onunla hatıram var, çocukluğumun çiçeğidir, yaz gecelerinde pencereden dalan esintiyle kokusu odaya yayılsın diye annem onu hep esinti alabileceği yere koyardı. Batı pencerelerinden birine. O mis kokusu insana serinlik hissi de mi verirdi, belki. Öyle güzel hatırlıyorum. Ve çok çiçek açardı, annemin elindendir muhtemelen, dilindendir hem de. Sonra o çiçek bana kalmıştı ama annemi istedi sanırım. Küstü. On yıldır, on yıl olmuş, alsam mı bir tane ya gene bakamazsam deyip durmuştum. Ama demek vakti gelmiş, Sevgili SDurul, haseki küpeleriyle birlikte Hoya carnosa ve diğer çiçek isimlerini yazınca, bir baktım ağlamışım. Üzüntüden değil, tarif edemeyeceğim, karışık
(Soru: Hoya’ları doğruca saksıya diktim, önce köklendirmek mi gerekirdi?)
