Akşam saatlerinde çiçekler usulca aralanmaya ve büyüleyici kokularını duyurmaya başladı, bu kokuyu öyle özlemişim ki...
Gece olup gelinler sahneye çıktığında, her ne kadar yine gözü dönmüş rüzgarla (kıskanıyor mudur nedir gelinlerimi

) boğuşmak zorunda kalsak da bol parfümlü ve seyrine doyulmaz bir şölen başladı, şükür kavuşturana
Gözlerimizin gördüğü güzelliği -gerek rüzgarın engellemeleri, gerekse içerinin aydınlatması nedeniyle- fotoğrafa bir türlü yansıtamasam da çekebildiğim en iyi fotoğrafı burada paylaşmak istiyorum.
Daha karanlıkta ve kuytuda kaldığı için alt taraftaki çiçeği, yanındaki tomurcukla birlikte çok daha net fotoğraflayabildim.
Gece yarısına kadar dişimizi sıktıktan sonra 'artık yeter bu işkence' diyerek (çünkü balkona çıkıp oturmak rüzgar yüzünden mümkün değildi, haliyle çiçekleri ne doya doya koklayabiliyor ne de seyredebiliyorduk, birkaç dakikada bir balkona çıkıp biraz seyredip-koklayıp içeri dönüyorduk


) çiçekleri kesip yanımıza aldık
Ben yine iki bardağı iç içe geçirerek bir vazo yaptım ama çiçeklerimizin boynu baston gibi kıvrık olduğundan bir türlü yerleştiremedim. Nasıl etmeli diye düşünürken gözüm avizeye takıldı, tam üç çiçeği geçirebilecek kadar uygun yeri olduğunu görünce hemen yerleştirdim!
Sonuç: Bir gecelik de olsa, harika görünen ve sürekli parfüm kokusu yayan canlı bir avizemiz oldu
