Adalet ablacım, güzel sözlerin için çooook teşekkür ederim. Balkonumdaki vahşi doğacığı çok seviyorum, hele de süleymancıklarıma bayılıyorum. Minicik yavrular gece oldu mu mutfağa da giriyorlar, suratları sanki gülümsüyormuş gibi çok tatlı ifadeye sahipler.
Bir keresinde Ece'nin canı sabahın dördünde yoğurt çekti, birlikte mutfağa gittik, ışığı yakar yakmaz ortalık yerde dondu kaldı, aklı sıra ölü taklidi yapıyor

Enselendi ya

"Gel korkma bizden, biz seni çok seviyoruz" demeye kalmadı, yaklaşınca vıınn diye buzdolabının altına kaçtı. Bazen çöp kovasının etrafında, bazen saksı kenarlarında onları görünce ne kadar mutlu oluyorum anlatamam. Yalnız elime alamadığım için üzülüyorum çok hızlılar
Bu plumeriacık, asıl bitkinin çeliğinin çeliğinden büyüme. Azıcık elime ayağıma sahip olabilseydim şimdiye koca ağaç olmuştu. Şubat geldi mi "şundan bir çelik alayım" diye kese kese asıl bitkiyi öldürdüm. Neyse ki bu iyi durumda bu sene söz verdim hiç ellemiycem. Sanırım bitkim portakal renkli çiçeğe sahip, lila olanı hâlâ yaşam savaşı veriyor. Son olarak köklenip sıcaklarda çürüyen bitkiden yeni bir çelik yapıp tekrar diktim. Havalar serinledi, tutar diye ümit ediyorum.
