Yıl 1980. Köyde çalışırken, öğle yemeğini her gün arkadaşlarla birlikte yediğimiz dönemlerde, bazen evden yemek götürmediğimizde, yağda yumurta yapardık. Arkadaşlarım benim yaptığım yağda yumurtayı çok severek yerler, illa benim yapmamı isterlerdi.
Tabii o zamanlar yirmili yaşlarda, hayatı toz pembe gören, hiç acı tatmamış, pek fazla yemek bilmeyen, baş sıkıştığında başvurulacak en kolay malzeme, yumurta-tereyağ ikilisine güvenen bir acemi çaylak. Güzel günlerdi.
Ayrıca pirinç pilavımı da beğenirler.
Turşudan nerelere geldik.
Dün yüne turşular, salçalar, biber ve domateslerle boğuşma günüydü. Bidonda olan salça geçirilip güneşe kondu. Yeni toplanan iki kova domates doğrandı. Hiç fotoğraf çekmedim, hep aynı şeyler.
Ama yeşillimizi görünce, makinayı elime aldım.
Olmuyor olmuyor dediğimiz kavunlar bizi utandırdı. Kim demiş olmuyor diye, bir tanesi futbol topu büyüklüğüne erişmiş.
Her taraf arılarla dolu.
