Evet ikisi de güzel. Ama ikisini yan yana eksem o kadar güzel olmayabilir belki de.
Zaten bu iki bitki benim bahçemde yan yana yaşayamaz. Acem borusu arsızdır, bizim buraların iklimine de çok uygundur. Bir kez bahçeye ektin mi, nasıl yaşar, donar mı, su ister mi diye düşünmeme gerek kalmaz. Dolayısıyla beni çok yormaz.
Begonvil ise, nazlıdır bizim buralarda. O kendi iklimini ister. O yüzden saksıya ekerim, yaz-kış kocaman saksıları kucağımda içeri dışarı taşırım. Belim ağrır, canım yanar ama yine de onu memnun edemem. Hiç bir zaman istediğim gibi gelişmez.
Peki, ikisini de yetiştireceğim diye inat etmenin, karmakarışık bahçeler yaratmanın, güzelim bahçede çayımı kahvemi yudumlamak varken, iklime uyumsuz bitkileri güneşten gölgeye, soğuktan sıcağa kaçırmanın mantığı ne? Niye sandalımızda sakince oturmanın huzuru yerine, dalgalara karşı direnmeyi, savaşmayı, yorulmayı seçiyoruz?
Tüketmeye alıştığımız veya alıştırıldığımız için mi? Sahip olma, en iyisine, en güzeline, en fazlasına sahip olma duygumuzu tatmin etmek için mi?
|