Yüzümde bir tebessümle okudum yazını Milla ablacım, insan gerçeken bağlanıyor, vazgeçemiyor. Özellikle başlarına bişey gelse elim ayağım karışıyor. Tecrübesizlik ve bilgisizlik kötü.
Çınar, ilk yumurtasını yaptığında annemlerdeydik, o günü hatırladım şimdi

Erkek sandığım Çınar, masanın üzerinde kafeste duruyordu, bi an tuhaf sesler çıkarttığını fark ederek fırladım koştum, bide baktım kafesin tabanına yaymış kendini, hık hık ederek öldü ölecek biçimde hareketler yapıyor. Resmen can çekişiyor. Ben başladım ağlamaya

Annem beni sakinleştirmeye çalışıyor 'gel veterinere götürelim' diyor. Ben 'ölüyor yaa, napayım ben şimdi' diyerek ağlamaya devam

Meğer yumurtluyormuşta ben bi rahat bırakmamışım hayvanı. Az sonra kafesin dibinde beyaz bir yumru! Aaa! şok etkisi... Hani Çınar erkekti? Ayrıca 'eşi yok ki, nasıl yumurtlasın' şeklinde düşünceler

Derken bu günlere geldik. Çok hareketli, sevimli ve stres yüklü bir kuş. Arada gıcık etsede seviyorum
Yavrulara gelince; Milla ablacım, yavrulara bakıyor ama bir gariplik var, neden itip kakıyor? Gercekten stres ve kıskançlık mı,, yoksa dedigin gibi bir problemimiz mi var?
Bakmıyor olsa çoktan ayırırdım ama şuan annelerinden ayırmaya kıyamam ki!
Bugün çok aşırı yağmur yağdı ve enjektör almaya gidemedim, yarın sabah eczanedeyim inşallah. Elimin altında dursun her ihtimale karşı.