Sevgili hira,
17 sene kadar önce ablamın kuşlarının yumurtaları oldu ve yumurtalardan kuşlar çıkınca dişi olan eşini kanatıp, parçalayana kadar dövdü. Erkek yuvadan alındı, biraz sakinleşti. Sonrasında yavrularından birini yuvadan dışarı attı diğerleriyle ilgilendi. Hiç bir şekilde o yavruyu kabul etmedi.
O yavruyu biz aldık üstünde bir tek tüy bile yoktu, gözleri bile açılmamıştı. Şırıngaya çektiğimiz kemik suyu, haşlanmış yumurta sarısı ve ekmek kırıntılarıyla besledik. İnanılmaz bir şekilde hayata tutundu. Sonrasında parmak uçlarına aldığımız yemle ''yem kırmayı'' öğrendi. Tüyleri çıkmaya başlayınca tüylerin üstündeki kılıfları nazikçe biz açtık. Bu arada adını ''Bebek'' koyduk

Sonrasında büyümeye ve gelişmeye başladı ve o sıralar bacaklarının kısmi felç olduğunu anladık. Ebeveynler genetik olarak beğenmedikleri ya da hasta, hasarlı olanları dışlıyorlar. Hani şu doğadaki meşhur ''Doğal seleksiyon'' mevzusu. Muhtemelen ya bizimki ya eşi ilk yavruları olduğundan pek bilemediler ya da yer dar geldiye çıkan yavrunun üstüne bastılar. Sakatlığa belki kendileri sebep olsa da diğerlerinin şansını artırmak için onu atıp diğerleriyle ilgilendiler.
Biz Bebek'e gerçekten bir bebek gibi baktık. Bir sepete pamuk doldurup bir örtüyle ona rahat bir yatak yaptık. Hareket edebiliyordu, tırmanabiliyordu ama bir iki metre bile uçamıyordu. Biz salona, odaya, balkona nereye gidersek sepetiyle bizle geliyordu ve çok mutluydu. Hatta salonda bir misafiri ağırlarken bizimki orta sehpada, sepetinde uyanınca kadın ''Ayyy bu canlı mıydı ben bunu süs sandım'' diye heyecanlandığını hatırlıyorum.
Tam 7,5 yıl yaşadı. Çok güzel konuşmayı öğrendi. Bir gün kışın yıldırımlı ve şimşekli bir günde o salondayken yatak odasından ''annneciğimm koş koş koş, annneciğimm gel gel gel'' diyen sesiyle uyandım ve sakinleştirip üstünü örtüp uyuttum.
'' Kızım hani gerdanın'' derdim boynunu arkaya eyer gerdanını gösterirdi. ''Kızım hani zilin'' derdim minik bir çanı vardı onu çınlatırdı. Boynuma alırdım kolyemin zinciriyle iki saat oyun oynar arada da beni öperdi. Üstünde kuş kabartması olan bir merdiveni vardı, en çok orada rahat ederdi ve sürekli kursak yaparak o sahte bebişi beslerdi. ( Belki de annesi kendisini beslemediği için içgüdüsel yapıyordu, bilmiyorum.) Bir de aynalı salıncağı vardı onu çok severdi. Yine oraya tırmanabildiğinde sürekli aynada gördüğü kuşa (ama aslında kendine ) mama yedirirdi.
Evde Vivaldi'nin 4 mevsim müzikli VCD si vardı onu açardım, saatlerce onu dinler ve izlerdi. Canım ''kızım''benim.
Üstelik biz kız olmadığını erken öğrendik ama o kızım lafına alıştığı için hep söylemeye devam ettik

Bizim seyahatlerimizde hep yanımızdaydı. Hiç yoksa beraber 7000-8000 km, belki daha fazla yol yapmışızdır.Çok uzun anlattım sevgili hira ama lafın kısası benim ömrümdeki en çok sevdiğim canlılardan biri oldu. Gittiğinde çok ağladım, bahçede bir çam dibine gömdük ve kalbimde yeri hiç ölmedi. Kısmetse bir gün video ve resimlerini bulup paylaşırım.
Canım, demem o ki anne bakmayıp, sürekli tartaklıyorsa artık bırakma ona bakımı ve sen üstlen. İnan korkulacak bir şey yok ve çok büyük bir sevgi dönüşü var. Allah kolaylık versin. Kızımı'' Bebek''i hatırlayınca çok efkarlandım
