Ben de bu sabah erkenden çıktım bahçeye, Oğuz o5.30 da bahçede, ben de 06.00 çıktım.
Yıkılan duvarın dibindeki gülleri toparlamaya çalışıyorum.
Bir iki sene önce 15-20 tane gül çanağını rahatça hazırlayabiliyordum, şimdi 7-8 tane yaptığımda dilim bir karış dışarıda içeri girip elimi yüzümü soğuk suyla yıkama ihtiyacını duyuyorum. Yaş ilerledikçe iş daha da zor geliyor, daha çabuk yoruluyor insan.
Buna da şükürler olsun demek lâzım.
Çanak deyip de geçmeyin, gülün kök kısmı en az bir metre çapında açılıyor, belleniyor, ayrıklar ve diğer otlar bir bir temizleniyor. Toprak ufalanıyor, 3x15 ve leonardit ilave edilip çanak düzeltiliyor. Sonra bitki ele alınıyor; sararan yaprakları kopartılıyor, kör dallar kesiliyor, aşı altı yabani dallar kesiliyor, açmış solmuş güller kesiliyor, hastalıklı dallar bitkiden uzaklaştırılıyor. Yaprak gübresi de fıslatıldıktan sonra çanaklara bol bol su vererek iş tamamlanıyor.
Erken saatlerde, hafif serinlikte çalışmak daha kolay oluyor. Bu gün duvar dibi güllerini bitirebilirsem, yıkılan ve yeniden betonla yapılan duvarın beton çirkinliğini örtmek için betona tel gererek bir bitki sardırmak istiyorum.
Mutfak penceresinden baktıkça gözüme o kadar çirkin görünüyor ki, Oğuz " sen takdın bu duvara" dese de yine de yapacağım.
Ya clematis ya da passiflora sardırırım diye düşünüyorum. Sizlerin bir fikri var mı?
Kahvaltı için eve girmeden önce böğürtlenleri ve erik ağacını ziyaret etmeyi alışkanlık haline getirdim. Birer avuç beni mutlu ediyor.