Bir Mum Çiçeği Hikayesi
Mum Çiçeği
Soğuk kış günlerinden, gece geç vakitte yattığım için gözlerimi zor açtığım sabahlardan biriydi. Çok derinden bir ses geliyordu; “canım” “canım” “birtanem”. Gözlerimi zar zor açıp, sesin geldiği yöne doğru dikkatimi topladım. “Canım”, “bebeğim”. Ses anneme aitti. Umursamayarak mahmurluğun verdiği rehavetle de başımı yastığa koyup, yorganın altına iyicene sokuldum. Tam uykuya dalacak iken yine annemin sesi ile gözlerimi açtım. “Gülüm”, “hadi canlan”, “hadii hadii”. Acaba annem bana mı sesleniyor, yoksa içeride başka biri mi var? Sabah sabah annem kime sesleniyor olabilir ki? diye içimden geçirdim.
Sonra önemsemeyerek çok uykum var ve uyumalıyım telkini ile tam başımı yastığa koymuştum ki annemin yeni bir sesi duraksamama neden oldu; “canım gel annene”, “hadi kalk artık” “hadi canlan biraz”. Artık şüphem kalmamıştı, annemin seslendiği şahıs ben idim.
Annemin güzel sesiyle uyanmanın ve güzel kelimelerinin inanılmaz mucizesi ile vurdumduymazlığı yırtarak yataktan kalktım. Sesinin geldiği yöne doğru ilerledim. Fakat yaklaştıkça o tatlı kelimeler yerini sitemkar bağırmalara, tehdit ve tenkitlere bırakıyordu. “Bak eğer ayağa kalkmazsan, canlanmazsan sonun kötü, seni atacağım”!. Şaşkınlıkla ilerledim ve annem ile göz göze geldik. Dumur olmuştum. Annem çiçekleriyle konuşuyordu.
“Anne ne yapıyorsun Allah aşkına? Bende bana seslendiğini düşündüm ve kalktım. Meğerse çiçeklerinle hasbihal ediyormuşsun.“ Ortalığı bir anda kahkahalar kaplamıştı. Bana bakıp bakıp gülüşü hala hatırımda. İçimden de kendime güldüm ya neyse.
Bizim ev annem sayesinde çiçek bahçesi gibidir. Yemyeşil ve rengarenk çiçeklerle süslüdür. Al’ı, mor’u, pembesi, beyazı ile menekşenin her tonu. Boyum kadar kılıç çiçekleri. Akşam olunca yaprakları toparlanırken ses çıkartan ve beni zaman zaman korkutan; gündüzleri yaprakları genişleyen dua çiçeği. Küpe çiçeği, yılbaşı çiçeği ve adını bilmediğim bir sürü çiçek. Ha bir de baş belası mum çiçeği. Sabah sabah bana söylendiğini sandığım sözcüklerin tamamı, yıllardır çiçek açmayan mum çiçeğine imiş meğer. Sevgili mum çiçeği eve geleli uzunca bir zaman olmuştu. Lakin ne o güzel çiçeklerini ne de dillere destan o mis kokusuna hiç şahit olmamıştık. Annemin tüm çabası göremediğimiz bu güzelliklerin ortaya çıkması içindi anlayacağınız.
“Çiçekleri neden böyle seviyorsun“ diye sordum anneme. Gayet hanin ve sevecen edayla yanıtladı; “Onlar da sevgiye muhtaç ve benim çocuklarım. Tıpkı sizin gibi. Onlarla yatıyorum onlarla kalkıyorum. Onlar da sevgiyle büyüyorlar. Sizi nasıl seviyor ve nasıl sevgi dolu büyütüyorsam çiçeklerim de benim içi o derece kıymetlidir. Her şeyin özünde sevgi vardır evladım. Sevgiyi de verebildiğin kadar alırsın. Elbet bir gün bu sevginin karşılığı olur”. Tebessüm ederek anneme sarıldım ve yarım kalan uykumu tamamlamak için koşar adımlarla yatağıma gittim. Annemin söylediği sözlerinin titreşimleri ile bir güzel uyudum.
Gel zaman git zaman, yaz’a doğru yaklaştığımız o günlerde salonumuzun balkonundaki çiçekler açtı. Ortalığı renk cümbüşü kapladı ve bu gayet normal idi. Fakat alışık olunmayan bir durum vardı. Evin içerisi önceden duymadığımız tarifi imkansız ve harika bir koku ile kaplanmıştı. Hepimizi bir şaşkınlıktır almıştı. Acaba dışarıdan mı geliyor, yoksa bu parfüm kokusu mu idi? gibi sorularla birbirimize bakışıp durduk. Ne yaptık ettiysek kokunun kaynağını bulamadık. Meraklarımızı bir kenara koyarak vazgeçtik aramaktan tabi. Ertesi gün ise annemin çığlık atmasıyla ev halkı koşuşturdu salona. Herkes şaşkın ve telaşla anneme bakıyordu. Annem ise ağlamaklı gözlerle bize bakıp, çiçeğin küçük küçük tomurcuklarını teker teker severek bize gösteriyordu; “Bak” “gördünüz mü”, “size demedim mi?” Ben de dayanamadım ve gözlerim doldu. Buğulu gözlelerle sarıldık annemle birbirimize. Gözlerimden yaş akarken beynimden de düşünceler süzülüyordu. Annemin çiçeklerine olan ilgisi ve sevgisini karşısında ince bir tebessüm etmiştim. Belki basit bir olaydı ama anlam bakımından zirveninde ötesinde idi. Sevginin açamayacağı kapı yoktur derler ya, sevgi yıllardır açmayan mum çiçeğini bile dize getirmişti.
Yaşadığın bu olaydan çıkardığın anlamı kulağına küpe yap dedim kendime. Küpenin adı ise; “Sevgi hayattır“.
Funda Hotmanoğlu
|