Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi yarenimex
Sayın Laparaki, evinizde güle güle ailenizle birlikte huzur içinde oturun inşallah..Şiir gibi anlatımınız ve anlatımınızı destekleyen fotoğraflarınızla daha çook forumdaşı yerleşik düzenleri dışında yeni yerleşim yerleri aramaya heveslendireceğiniz kesin. Öyle işlerin bitmemesini falan da kafanıza takıp huzursuz olmayın, günün, anın keyfini çıkarın. Hevesiniz enerjiniz kaybolmasın yeter. Çünkü işler hiç bitmiyor. Bir kaç ay sonra on yılı tamamlamış olacağız, hala işleri bitiremedim. O otlar hep var olacak. Bu yıl çıkanları temizliyorsunuz, doğa size yeni yılda rüzgarla kuşlarla bambaşka yeni yeni otlar gönderiyor. Diktiğiniz 20 cm'lik bir üzüm çeliğinin asmaya dönüşmesi üç dört yılınızı alıyor, bir fidanın ağaç olması daha da uzun süreci kapsıyor, bu arada hep emek verip iş üretiyorsunuz. Hiç yapmadığınız aşılama gibi, air-layiring gibi işleri öğreniyorsunuz, ama öğrenmenin sonu yok ya, daha da neler yapabilirimi sorguluyorsunuz, bu arada yeni çeşitlerin peşine düşüyorsunuz, tabii ki işlerinizi artırarak. Önceden başlayıp belli bir yere getirebildiğiniz çabalarınız da sizi hep yenilerine cesaretlendiriyor. Bu yüzden de işler hep olacak, olacak ama işini yapmış insanların huzurunu da bizlere bahşederek..
|
Yazdıklarınızı okuyunca ; kendimi hikayedeki tavşana dolayısıyla sizi de kaplumbağaya benzettim

Bencillik edip ; ağaç altında bilge kaplumbağanın tavşana öğütler verişi geldi gözümün önüne..Bu ne demek ; deneyimlerinizden çıkanları ilerde burada tartışabilirizzz

Ne güzel anlatmışsınız ; ben diktiğim ayva fidanımın gelişmesini bile izleyemiyorum..rüzgarın , yağmurun yapraklarını sallayışını göremiyorum...küçücük bir yoğurt kovasında canlandırıp ;sadece toprakla buluşturup ; bırakıp gittiğim fidanlarım, kendi kendilerine uzun ,çetrefilli bir kışı atlatmış oluyorlar....
Yani ; kendi bahçemin konuğuyum ben ;ağaçlarıyla konuşamayan ....