Uzun süredir yazma fırsatı bulamadım. Kaldığımız yerden davam edelim mi?
Zeytin ve
Cingöz dışında kedigillerde ailemizin bir ferdi daha var. O da çok özel bir can: Cumhur. 28 Ekim günü girdi hayatımıza. Hem de ne giriş! Cumhuriyet bayramı arifesinde gelince adı da Cumhur oldu bizimkinin...
Mahallemize binbir emekle Orman Bakanlığı'nın kedi evini koydurttum. Ev üzerime zimmetli, bir sürü can barındırıyoruz orada. Fakat art niyetli insanlar için de hedef olduk bu ev ile. Adamın biri dadandı son zamanlarda. Sözde hayvansevermiş, nasıl sevgiyse bu! Oldukça uzak bir semtte oturuyor olmasına rağmen mahallesindeki kedileri çuval çuval benim kedi evine taşımaya başladı. Kabus gibi... Her gün bir dolu yeni paticik çıkıyor ortaya. Yavrular, hastalar...
O sabah evin önündeki arabanın çekilmesi gerekiyordu. Sabah erken saatlerde komşuya rica etmek için aşağı indim. Meğer Cumhur arabanın motorundaymış. Arabanın motorundan çıkıp başka bir aracın altına kaçınca ben de peşinden gittim... O sözde hayvansever onu kedi evine bırakmış, o da sezgileriyle benim evimin önündeki aracım motoruna girmiş. Yoksa iki gözü de olmayan bir canın beni bulması tesadüf olamaz... Üstelik arka sağ bacağı da topal...
Gözleri için yapılabilecek bir şey yok ne yazık ki. Uzun süre yuva aradık ama isteyen olmadı kuzumu. Bu halde barınağa bırakmak onun ölüm fermanını imzalamak olacağından bunu da yapamam. Zaten öyle akıllı ki. Kumunu ve mamasını iki kez göstermem yetti. Bir kerecik miyav dediğini duydum. O da veteriner hekimimiz müdahale ederken canı çok yandığı zaman. Onun dışında hiç duymadım sesini. Varsa yoksa oyun ve kendini sevdirmek derdi. Üstelik en oyuncuları o. Her şeyden oyuncak yapabiliyor kendine... En sevdiği oyuncağı Zeytin, hele ki kuyruğuna bayılıyor...
