View Single Post
Eski 10-11-2014, 11:34   #1275
A_NOMAD
Ağaç Dostu
 
A_NOMAD's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-12-2013
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,471
Beni rahatsız eden bir durum yok, meramımı anlatamadığımı zannettiğimden olsa gerek hala cevap veriyorum işte şuursuz şekilde...

Moleküler biyoloji ile ilgili bir bilgi vermedim, yazdıklarımı tekrarlayıp durmak da istemiyorum.
En baştan yazdıklarımı okumadığınız için (ve görüyorum ki halen dönüp okumamışsınız) hala kuru toprakta köklendirmede ısrar ettiğim yanılgısı içindesiniz, ona üzülüyorum.

Bitki gövde ve yapraklarında neden su tutuyor?
Olası bir susuzluğa karşı mı?
Evet.
Eğer bir çöl bitkisi olsaydı iklimsel susuzluğa karşı bu tedbiri alacaktı yani susuz geçecek günlerde kökleriyle alamadığı suyu gövde-yapraklarında stoklamış olduğu suyla telafi ederek fotosentez döngüsünü devam ettirebilecekti.

Peki susuz kalma olasılığı olmayan yağmur ormanı bitkisi neden gövdesinde-yapraklarında su depoluyor?
O da olası kırılma, kopma benzeri 'susuz kalma' durumlarında kullanabilmek için su depoluyor.

Artı olarak bu tip bitkiler depoladıkları suyu dinleme dönemlerinde de kullanmaktadırlar. O nedenle özellikle kışın bazılarında sulama tamamen kesilir, bazılarında iyice azaltılır. Bu 'su kullanım yönteminin' rutini de rutin dışı durumlardaki işleyişi de ayrı bir konu olarak anlatılmayı hak eder.

Dürtü diyelim, güdü diyelim, yönelim diyelim...
Nihayetinde tanımlayıcı kelimeyi 'dürtü' olarak kullanmayı tercih etme sebebim hem okuyucuların zihninde kast ettiğim yönlenmeyi daha iyi şekillendirmek hem de evet bitkilerin de bir dürtü mekanizması vardır, bizim hislerimizle aynı olmayabilir ama alarm durumunu ya da adaptasyon sürecini onlar da tüm canlılar gibi yaşarlar, sadece sözel olarak ifade edemezler.

Panik kelimesini sizin için, daha kolay anlamlandırabileceğiniz şekilde 'stres' olarak değiştireyim. Stres sadece ruhsal bir deneyim değildir, tüm canlılarda fizyolojik olarak da stres yaşanır. Mesela yaralanma durumlarında insanlarda, hayvanlarda, bitkilerde fizyolojik olarak stres yaşanır. Vücut mekanizması, bir şekilde yaralanan bölgeyi savunmaya yönelir (yara dokusunu kapatmak, yaralanan bölgeye -insan ve hayvanlarda- antikor göndermek gibi), mekanizmayı tetikleyen şey temelde sinir sistemidir.
Konumuz bitkiler olunca haydi sinir sistemi demeyelim de alıcılar ya da uyarı sistemi diyelim.

Her canlının savunma mekanizması vardır, her canlı bir yerindeki yaralanmayı algılayabilir (algılama farklı şekillerde olur elbette) ve yine her canlı o yaralanmaya bir şekilde müdahale eder. 'Bitki stoktaki suyu koruyacak' demem anlam karmaşası oluşturmuş haklısınız, stoğunda bulunan suyu yani stoğunda zaten korumakta olduğu suyu kullanmaya geçecek olduğu için 'stoktaki suya yönelecek' ya da 'stoktaki suyunu algılayacak' nevi bir cümle kullansam daha doğru bir ifade olurmuş.

Bu tip (kopan parçası köklenebilen) bitkiler, diğer canlılardan farklı olarak kopan parçalarından yeni bitki olarak da hayata devam etme yeteneğine sahiptir ve bu nedenle yaralı bölgenin savunulması hem ana gövdedeki açık yaraya hem de kopan parçadaki açık yaraya doğru işler (kopan parça, artık ana gövdeyle bağlantısı olmadığı için kendi başına bir bitki gibi davranmak zorundadır). Açık yarasını kapatmaya gereksinir çünkü doku bütünlüğünün bozulması her canlıda olduğu gibi onda da istenmeyen bir durumdur, en başta yaranın üstünü kendi dokusuyla kapatmaya yönelir çünkü 'yara' uyarısını gidermelidir, olası enfeksiyonlara o bölge görece daha açık durumda olacağından...

Kolay anlaşılır şekilde yazmaya çabaladığım için 'havadaki nem yani sudan, bitkinin fotosentez için nasıl faydalandığını' uzun uzun olayın mekaniğiyle anlatmak yerine 'her nem zerresini yakalayıp biriktirmek' olarak yazdım, çok üzerinde durulacak bir durum değil zira akademik sunum yapmıyorum.

Biliyorsunuzdur mutlaka, bu tip 'susuzluğa karşı donanımlı' bitkilerin bazıları sadece havadaki yoğun nem ile bile yaşayabiliyorlar (hepsi sadece havadaki yoğun nemle yaşamını sürdürebilir demiyorum, havadaki nemi, gözenekleri aracılığıyla alabildiklerini hatırlatıyorum).

Gerçekten çok uzadı bu 'fikir alışverişi'miz, gerçi okuyanlara her şekilde faydalı olacağından şüphem yok ama yine de tadında bırakmak, yerinde bir yaklaşım olacaktır.

Daha fazlası faydalı bilgi değil sadece mesaj kirliliği olacaktır, bu nedenle ben daha fazla yazmak istemiyorum.

Siz yazarsanız da cevapsız bırakacağım için şimdiden affınıza sığınıyorum zira bu kadar açıklama olmadan da yazdıklarım yeterince anlaşılır halde idi ve ben bir üstünlük iddiasında değilim.

Sadece çok uzun süredir elde ettiğim birikimlerimi paylaşmak istedim (belki faydalanan olur diye) ama şimdi bilgilerimi/deneyimlerimi paylaştığım için gerçekten pişman oldum.

Saygılar...

A_NOMAD Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön