Yahu İstanbul'dan kaçmak için hala neden arayanlara ben hayret ediyorum. Şunu anlarım İstanbul'da harika bir işiniz vardır kirada bile olsanız madden çok iyi kazanıyorsunuzdur o zaman eyvallah, İstanbul'un iyi para kazananlarındansınızdır her türlü İstanbul'dan istediğiniz anda bir yere gidip gezme şansınız vardır anlarım. Ama bizler gibi başkasına üç otuz paraya çalışıp, araba, ev kredisi ödeyecem diye imanı gevremişlerden olup, her gün bu şehrin rezalet trafiğinde 15 dk.lık yolu 1 - 1,5 saatte alıyorsanız, toplu taşımada insanlık dışı bir halde koyun gibi ayakta gidiyorsanız, kendi aracınızda daha kapıdan çıkar çıkmaz sinirlenmeye başlıyorsanız densizlikler yüzünden, dahası kendinizde de her geçen gün o insanlıktan çıkışı seziyorsanız, iş yerindeki insanların insanlıktan çıkarcasına sırf kendi yerlerini ya da çıkarlarını sağlamlaştırma adına çiğlikten çiğliğe koştuğunu görüyorsanız, İstanbul'dan en kısa zamanda hadi o da olmadı en azından emekli olur olmaz kaçma planı yaparsınız arkadaş. Ben en fazla 8 - 9 seneye gidişime hazırlanıyorum mesela. İlle de dağa, köye kaçmaya da gerek yok ki, daha yaşanılır bir şehre, bir ilçeye de kaçılabilir, ki ben öyle yapacağım. Şimdiden evmiş, işmiş ne yapılabilirmiş araştırmaya başladım bile. Hem de öyle İstanbul'daki ev kalsınmış filan hiiç umursamayacağım, İstanbul'daki evi satıp, gideceğim yerden o dandik dairenin parasına müstakil ev alabiliyorsam hiç acımam İstanbul'daki kutu gibi daireye, komşuların abuk sabuk gürültüsü, sokaktaki adamın ego tatmini beni delirtirken ne yapayım İstanbul'da ev bırakıp da bir de onun derdini mi çekeyim. Minik kızıma da kendini bilmeye başlar başlamaz anlatacağım üniversite için bile bu şehri yazmasın. Başka şehirlerde ne okullar var.
Hiç kimse kendini kandırmasın, İstanbul artık yaşanılır olmaktan çıktı ve tersine göç vermek zorundadır yoksa her geçen gün daha beter bir kaosa doğru gidiyor, hele ki beklenen depremin gerçekleşmesini düşünmek bile istemiyorum 99 depremini yaşamış biri olarak. Ben 18 yaşına kadar bir ilçede büyüdüm ve küçük yer korkum yok, tam aksine küçük yerde daha büyüksündür, konu komşun tarafından daha fazla önemsenirsin. Hiç fark etmiyor musunuz tatile gittiğinizde, hatta bırakın güneyi egeyi, İstanbul'un azıcık dışına çıktığınızda Anadolu insanının farkını. Bu şehir hepimizi insanlığımızdan çıkartıyor artık, insan gibi insana rastlamak şans olmuş sokakta.
Ben üniversitede okurken 90'ların başında bir İstanbul aşığıydım, hala pek çok yönden(özellikle tarihi ve turistik açıdan) çok severim, ama insan gibi yaşamak için artık İstanbul uygun bir yer değil.(Kaldı ki tarihini ve turistik değerini de bitirmek için birileri hızla çalışıyor, allah aşkına galataya dikilen Süleymaniye'nin güzelim siluetinin içine eden o diken gibi ayaklı metro kö
prüsü nedir? Dolmabahçenin sırtındaki Swiss Otel nedir? Çırağan Sarayı niye otele dönüşmüştür hiç girmeyi denediniz mi gezmek için aldılar mı müşterisi değilseniz içeriye, Haydarpaşa niye rant kapısına dönüşmektedir, kızkulesini gezip görmek niye o kadar pahalıdır ya da Galata Kulesini, neyini seveceğiz o zaman bu şehrin)
Gece 24:00 sonrası geçtiği sokaktaki binlerce insanı hiçe sayarak otomobilinden müziği sonuna kadar açan libido patlaması yaşayan genci mi seveyim, olmadık saatlerde tepemde çekiçle duvarı delen komşumu mu, yoksa metrobüste sabahın köründe suya sabuna dokunmamış dünden kalan terle işe giden insanı mı, o metrobüsü babasının sanıp klimasını açmayan şöförü mü? Trafikte yolların sadece kendilerine ait olduğunu sanan taksicisi, minibüsçüsünü mü, kazıkçı insafsız esnafını mı?(İstisnalar yok mu var tabii ki, ama kaideyi bozamıyorlar ne yazık ki)
Çok uzattım, diyeceğim şu ki, şayet siz bir holding sahibi değilseniz, siz bir dizi oyuncusu değilseniz ya da muhteşem imkanlarla muhteşem bir işiniz yoksa, kendi işinizden iyi para kazanan bir iş yeri sahibi değilseniz, çoluğunuz çocuğunuz varsa ve özel okullarda okutma imkanınız yoksa v.b., v.b. ve şu anda İstanbul'u terk etmek için en ufak bir fırsat ve imkanınız varsa hiç tereddüt etmeyin derim, emin olun gideceğiniz yerde İstanbul'dan daha rahat edeceksiniz. Hiç bir şey yapamıyorsanız hiç değilse benim de düşündüğüm gibi emekliliğinizde çekin sakin bir yere gidin, hiç değilse yaşlılığınız rahat geçer, hem de bu şehre gelecek gençlerin önünü açmış olursunuz(Ben her ne kadar bu şehre özenen gençlere tavsiye etmesem de).
Ben Beşiktaş'ta bir otobüs durağında, 60 yaşlarındaki, belediye otobüsünün peşinden koşup yetişemeyip yere düşen teyzeyi gördüğümde kesin kararımı vermiştim o yaşta İstanbul'da bunu yaşamayacağım diye. Umarım gerçekleştiririm ve umarım o zaman bu site hala olur ve burada ben de paylaşırım yeni yaşamımın hallerini. Ayrıca özellikle emekliler ve yaşlıların, hele hele kendi parası evi malı mülkü olup da bunları satıp neden çok daha sakin bir yere yerleşmediklerine de hiç anlam veremem. Öyle bir ülkedeyiz ki neredeyse her yanı ayrı güzel gitmek için o kadar çok alternatif var ki, hele de emekli iseniz. Yahu çoğumuz başka şehirlerden geldik hiç bir şey yapamıyorsanız dönün memleketinize bari yaşlılığınız iyi geçsin.
İnsanoğlu yeni bir duruma 20 günde adapte olabiliyormuş, yeni bir yer için hadi siz şunu 2 ay yapın, emin olun 2 yıl geçtiğinde arkanıza bakıp iyi ki İstanbul'dan ayrılmışım diyeceksiniz.
(Tabii ki maceraya atılın demiyorum, planlı programlı bu işi yapabilenler bunun için yıllarını verip bekleyenler işte yazıyorlar yukarıdaki mesajlarda, gözlemlediğim bu sitede de bir sürü böyle başarılı kaçış öyküleri var)
Çok uzattım biliyorum ama son olarak bir İstanbullu'nun öyküsünü aktarayım.
Eşimin doğma büyüme İstanbullu bir arkadaşı vardı. Datça'daki bir tatilinde tanıştığı adamla evlenme kararı aldı ve Datça'ya yerleşti. Çalıştığı iş yerindeki fena olmayan ama öldürmese de güldürmeyen konumunu terk ederken epeyce düşündü, üstelik İstanbul'u da çok severdi, ama Datça'ya da sevdiği adama da aşık olmuştu. Gittikten bir süre sonra alışmaya çalıştığını söylüyordu bize. 2.yılın sonunda İstanbul'a geldiğinde bize gülerek siz bu kaos'ta bu kalabalıkta nasıl yaşıyorsunuz yaa demeye başladı. Geçen 6 yıldır Datça'da yaşıyor, bir de çocuğu var ve artık İstanbul'a gezmek için bile gelmeye üşeniyor dahası gelmek istemiyor. Ara sıra tatillere gidiyoruz evine, her gidişimizde yüzünün daha çok güldüğünü gözlemliyoruz.
Benim şahsen tanıdığım ve İstanbul'u benden daha çok sevdiğini bildiğim bir insanın kısa hikayesi de bu.