Borun gübre olarak adlandırılıp adlandırılmaması işin çok da önemli olmayan minör bir tarafı bence.
Gübre denilince bitkilerin major olarak aldıkları besinler N,P,K akla gelir, belki bunların yanında ikincil olmakla beraber ppm değerlerinin yüksek olduğu Ca, Mg ve S ilave edilebilir. Mikro elementler Fe, Cu, Mn, B, Cl, Mo çok küçük miktarlarda alınırlar, öyleki bitkilerin ihtiyaç duyduğu nitrojen miktarı ile B miktarı arasında bitkisine göre 100-150 misli fark vardır. Bu yüzden "borlu gübre" denildiğinde içinde büyük miktarda N ve/veya P ve/veya K olan bir gübrede iz element olarak B olduğu da anlaşılır.
Mikro elementlerde miktarlar çok düşük olduğu için toksidite sınırları da oldukça düşük oluyor haliyle.
Etidot 67'nin ambalajında bazı kullanım miktarları önerisi de yer alıyor. En altta,
topraktaki B miktarının sıfır olduğu var sayılarak bu miktarlar önerilmiştir gibi bir ibare var.
Ülkemizdeki en fakir toprakta bile B oranının sıfır olduğunu sanmam. Bu durumda çiftçinin tarlasındaki bor oranını biliyor olması şart. Öyleki hasbelkader tarlasına bor verdikten sonraki durumu da biliyor olmalı. Sorun şu ki, kaç çiftçi tarlasında düzenli olarak analiz yaptırıyor? Çok az, yaptırsa bile düzenli değil.
Bu durumda önerilen miktarlar da fazlasıyla önem kazanıyor. Söz gelimi ambalajda zeytin için yılda iki defa ağaç başına 70'er gr Etidot 67 önerilmiş. Ağacın büyüklüğü konusunda bir şey denmemiş.
Kaba bir bakkal hesabı yaparsak 70 gr ürün 14gr saf bor demektir. Zeytinin kök bölgesini büyük bir ağaç için 5m2 kabul etsek kabaca 9 ppm bor verilmesi anlamına geliyor. Yılda iki defadan 18 ppm eder. Her yıl tekrarlandığında ise büyük bir birikim oluşması söz konusu. Oysa bitki köklerinin bulunduğu topraktaki bor oranının 1,5 ppm'den büyük olması fazla kabul ediliyor. Bu durumda bir yanlışlık var demektir. Belki bu kaba bakkal hesabında belki de önerilen miktarda. Açıklık kazandırmak adına ağaç başına 70gr etidot 67 önerisinin arkasındaki hesabı bilmek isterdim.
Borun tarımsal ve çevresel etkileri