...DEVAM...
Ve nihayetinde zemin seviyesine ulaştığımızda görüntü böyleydi. Altı yaprak, üstü bulut.
Onca organik madde, kütük, dal, yaprak, gübre, kil, mil, kum, kül ve nice canlı. Hugelkültürle ilgili söylenen çok güzel şeyler ve paylaşılan deneyimler buradaki “çukurkültür” için de geçerli. Lakin bazen rastladığım kimi abartılı ve gerçekle ilgisi olmayan veya yanıltıcı fikirler de var.
Bunlardan en önemlisi bu sistemin yapıldıktan sonra bir daha gübreleme veya organik madde takviyesine ihtiyacı olmadığı. Böyle bir şey yok.
Bu sistem her ne kadar altındaki alem ve üzerindeki bitkilerle birlikte küçük bir ekosistem oluştursa dahi ürünler alındıkça, üzerinde zamanını doldurmuş bitkiler söküldükçe kayıplar da verecektir.
Sağlıklı bir orman veya çayır ekosisteminde hiçbir şey sistemden çıkmaz veya çok az şey çıkar, sistem de az miktardaki çıktıyı telafi eder ancak bu ölçekte bir yatağın üzerinde yetiştirilen bitkilerden ürün alındıkça ve yapraklar, saplar buradan çıkarıldıkça bu telafisi mümkün olmayan miktar dolayısıyla sistem zayıflayacak ve bir müddet sonra üzerindekileri beslemekte zorlanacaktır.
Bu zorlanma geleneksel bahçecilikte duruma göre bir sezon, belki iki sezon sonra ortaya çıkacaksa da böyle bir sistemde kullanılan maddelere, yerleşme şekline ve üzerinde yetiştirilen bitkilerin, türüne ve miktarına göre belki beş, belki on yıl içinde ortaya çıkar. Bu süreçte de pek fark edilmeyen olumsuz etkileri olabilir.
Nihayetinde döngünün sağlıklı işlemesi için bu sisteme de yeterince takviye gerekmektedir. Kompost olur, gübre olur, malç olur, mineralce zengin başka bir şey olur ama kıvamınca.
Ardından son işlem olarak sık sayılacak aralıklarla bir kg kadar baklayı beş cm kadar derine bastırarak üzerlerini örttük. Topraktaki yüksek ayrışma potansiyeli nedeniyle azot için ayrıştırıcı bakterilerle rekabete girecek bir bitki yerine, azotu başka türden bakterilerle (
Rhiozobium) girdiği simbiyoz (karşılıklı çıkar ilişkisi) neticesinde alan bu bitki, yatağın ilk sakinleri olarak uygun bir seçim gibi geldi bize. Aynı özellikleri gösteren daha başka baklagillerle birlikte de ekilebilirlerdi ancak böyle denk geldi. En güzel nokta da bu bakterilerin hazır azotu kullanmak yerine serbest haldeki azotu bağlayabilmeleri.
Baklalar, Nisan sonunda buraya geldiğimizde (burada örneklenen yatak ve bu yazı şubat ayında hazırlanmıştır) muhtemelen ya çiçekte olurlar ya da ilk baklalarını vermeye başlamış olurlar.
Her halukarda da, geldiğimizde bu baklaları biçeceğiz; biçilene kadar güçlü kazık kökleri ve yaygın saçak kökleriyle altlarındaki yaprak katmanlarını parçalayacaklar, biçildikten sonra da kök hücrelerinde bulunan ve köklerindeki nodüllerde bağlanan azotla hem mikroorganizmaları, hem de kendilerinden sonra aynı yere ekilen, dikilen bitkileri besleyecek ve toprağın canlılığını arttıracaklar.
Biçilen yeşil sap ve yaprakları ise toprağa karıştırmak en iyisiyse de toprağa karıştırdıktan sonra yeteri kadar zamanımız olmadığından (Bir hafta kadar kaldıktan sonra İstanbul’a dönmemiz gerekecek) bu parçalar ayrışmaya başlamadan yeni fideleri dikmek doğru olmaz. Bu durumda komposta atmak daha uygun görünüyor.
Sonrası böyle: baklaları biraz aşağıya ittik, üzerlerini örttük ve yarım kova daha gübre serptik, suladık, etrafına da yeri belli olsun ve üzerine basılmasın diye taş döşedik ve işimiz bitti.
Önümüzdeki yıl bu yatağı bir karış kadar daha yükseltmeyi düşünüyorum; yerden biraz yükseltmenin faydalarını da o zamana bırakıyorum, şimdilik kalsın.
Buradaki küçük yatak ta diğerinin yarım metre ötesinde aynı yöntemle oluştu. İkisini aynı anda doldurduk ve buraya da baklalardan başka üç kök enginar diktik. Hayatta kalırlarsa bir küsur sene sonra palazlanmış olurlar…
SONUÇ veya KÜÇÜK BİR TOPARLAMA: Hazırlığı meşakatli olsa da uzun vadede harcanan emeğin kat kat fazlasını telafi eden bu sistemi deniyoruz. Hugelkültürün kurak yöreler için uygun bir yorumlaması olan bu sistem (Biz “Çukukültür” dedik) su tutma kapasitesi bakımından ve kendi döngüsünü sağlayabilme özelliğini taşımaya aday olacağından dolayı denemeye değer olduğunu düşünüyoruz.
Orman kökenli kimi maddeler ve kullanılan diğer her şey sağlıklı bir döngünün alt yapısını oluşturuyor. Sonrasında ekilecek, dikilecek her şey bu döngüyü bozmayacak nitelikte olmalı. Karışık ekim-dikim; zaman zaman rotasyon, yani sıralı ekim yöntemleri olası zararlıları güçten düşürme, yok etme gibi faydalar sağlamasının yanı sıra besin maddelerinin de daha dengeli tüketilmesini sağlayacaktır.
Olası patojenlere karşı yatak içindeki flora, fauna ve mantarlar destekleyici olacaksa da duruma göre dışarıdan mikroorganizma ve kimi mantarların takviyesi yapılabilir.
Bu takviyeler yakın civardan yapılabildiği takdirde daha uygun olacaksa da görünmeyen alemlerle uğraşmak ve ancak zaman içerisinde emin olmak yerine hazır ürünlerin desteği de tercih edilebilir.
Ama, şunu unutmamalı: Mikroorganizmaların, küflerin, mantarların, diğer toprak canlılarının yaşayabileceği, zengin besin içerikli –ama fazla değil- nemli, havalı, humusu da, mineral yapısı da kıvamında bir toprakta patojenler barınamazlar veya zarar verecek ölçüde güçlenemezler veya zararları sıkıntı yaratmayacak düzeyde olur...
Yazının tamamı ve diğerleri için:
Altı Yaprak Üstü Bulut