Bugün okuduğum ve çok beğendim bir yazıyı siz doğa sever arkdaşlarla paylaşmak istedim.
“İnsanın toprakla arası açıldıkça insani olanla da arası açılıyor” diyor yazarımız.
Köylerden şehirlere göç başlayınca, gelenler, neredeyse her şeyi yanlarında getirmişlerdir. Keçilerinden sofra bezlerine kadar. Sadece alıç ve ahlat ağaçları şehre gelmeyi reddetmiş, köyde kalmışlardır. Bu yüzden, onlara ‘kır serdarları’ diyorum. O ağaçlar, baba ocağımızı, ata topraklarımızı beklemeye devam ediyorlar. Bana kalırsa, ‘toprağa bağlılık’ ifadesinin en güzel karşılığı, bu iki ağaçtır.
Bu ağaçlar, dağ insanları gibi sert ve içe kapanık olurlar. Onlarla oynayamaz, dallarına rahatlıkla çıkamazsınız. Meyveleri ise rüzgâr yiyerek büyür.
Ekim ayı gelince, arkadaşlarımızla beraber, özellikle alıç seferlerine çıkıyoruz. Birinci Alıç Seferi, ikinci, üçüncü...
Bilen bilir: Ekim ayının başından itibaren, alıç meyvelerini, kehribar taneleri gibi ipe dizip sokaklarda, otogarlarda satarlar. Görüntüsü bile güzeldir.
Alıntı: Teşekkürler sayın İbrahim TENKECİ Yazarımızın kalemine, gönlüne sağlık
Nekdar güzel ve yalın anlatmış ağaç sevgisini.
|