Aynı şekilde, İstanbul' da semtin ağaçlarını kendilerine yaşam olanı olarak seçen karga, yeşil papağan, kumru, dönemine göre sığırcık, serçe, her daim martı ve gecenin iki buçuğunda muhteşem ötüşlü ne olduğunu bilemediğim bir cins kuş ile ilgili olan gözlemlerimden birinde sokaktan dönerken, apartman dış kapısına doğru yöneldiğim bir sırada üst kat balkonundan karşıdaki ağaca aniden uçup konan bir karga ve birdenbire bahçedeki bitkilerin arasına cansız bedeni serilen bir kumru ile karşılaştım. Dondum kaldım ilk etapta. Baktığımda karganın kumrunun boynunun kırılmasına yol açtığını gördüm. Ne yapmam gerek, kuşu ne yapayım, ben içeri girince karga geri gelip onu alacak mı, yoksa bir kedi gelip kuşun tüylerini mi yolacak, bir çocuk görürse korkup ömür boyu bir etki altında mı kalacak gibi birbirinden farklı düşünceleri aklımdan geçirdim, bir dakika boyunca.
Sonra ne mi oldu? Yaşadığım şehir hayatında karşılaştığım bu manzaranın doğada karşılaşmış olduğum bir manzara olsa beni anlık olarak bu kadar büyük bir etki altında bırakmayacağını, asıl rahatsızlık hissini duymama sebep olanın ne karga, ne de kedi olabileceğini, betonlar arasındaki bir avuç yeşilin içinde ömürlerini tamamlayan kuş ve diğer doğa canlılarının mahkum kaldığı bu yaşam şartlarının beni sarstığını anladım.
İçim sızlayarak ve çaresizlik duygusunu bir süre sonra unutacağımı içten içe bilmenin sıkıntısı ile içeri girdim.
|