Alıntı:
O yüzden bu başlığa benim son yazım. Pişmanlığımı azaltan tek şey, Sayın MeyveliTepe'nin her düzeye hitap eden yazısı oldu.
|
Bence böyle düşünmemelisiniz. Kavramların bu kadar karıştığı bir mecrada doğruları ve yanlışları biribirinden titizlikle ayırmak hepimizin ödevi.
Not:
Önceki mesajınızda belirttiğiniz argümanlardaki genellemelerden söz etmiştim. O argümanların tam tersini gösteren uygulamalar da var. Topraksız tarıma kökten negatif yaklaşan kişiler yapılan genellemelerin tersine örneklerden hareket ederek konuyu anlamsız bir tartışmanın içine çekme fırsatı bulabilirler.
Söz gelimi, bitki gelişimi ve veriminin daha fazla olduğu, bitkilerin daha dirençli olduğu argümanları her zaman geçerli olmayabilir. Aksine, bitki direnci doğal tarım yöntemleriyle yetiştiricilikte doğası gereği daha iyidir. Topraksız tarımda bunu geliştirmek için özel çaba gerekir.
Sağlıklı bitki sağlıklı ekolojinin sağladığı bir şeydir. Steril bir ortam sağlıklılık anlamına gelmekten çok en küçük bir kontaminasyonda çöküşe varan kırılganlığı işaret eder.
Zirai ilaçlama topraklı tarımın vazgeçilmezi olmadığı gibi, ilaçsız yetiştiricik topraksız tarımın da doğası değildir. Bir çok topraksız tarım uygulamasında en az topraklıdaki kadar sentetik toksik pestisitler kullanılıyor. Serada domates uygulamalarında (topraklı veya topraksız oluşuna bakılmaksızın) bitkilere yapraktan bol bol potasyum silikat veriyorlar. Böylece meyve henüz olgunlaşmadığı halde olgunlaşmış gibi yeknesak kırmızı görünüyormuş (geçekten de marketlerde uçtaki domatesleri henüz yeşil domates salkımı gördünüz mü? - buna karşılık kendi yetiştirdiklerinizde salkımdaki domateslerinin hepsinin aynı anda kızardığını gördünüz mü?)
Maliyet konusuna da dikkat etmek gerek. Evet, hidroponik sistemlerin işletme maliyetleri nisbeten düşük, ama yatırım amortismanları hesaba katıldığında o kadar düşük değil, duruma göre daha pahalı bile olabilir.