View Single Post
Eski 21-03-2014, 04:47   #452
leventali
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Herkese Hayırlı günler, hayırlı cumalar olsun,

Sayın Çiftçi, Söylediğinizi çok iyi anlıyorum, daha sonra yazdıklarınızı da. Benim asıl branşım yazılım. Özel sektöre yazılım geliştirerek kazancımı sağlıyordum. Paket program üretmeyi her istediğimde, yerelde ve ulusalda oldukça fazla adette böyle yazılımlar mevcut olduğundan hep kötümser bakılıyordu. İster istemez bende 1-2 yıl emeğin karşılığında, üretilmiş olan programların benzerini üretecektim. Farkı ne olacaktı da benim programımı satın alacaktı insanlar?

Oturup, bilgisayar program satıcılarının şikayetleri, istekleri ve son kullanıcı şikayet ve isteklerini bir potada eriterek, yılların birikimi ile bir süzgeçten geçirerek 2 yıl süren bir paket program ürettim. Market otomasyonu ve ticari program (Çek, senet, cari, fatura, stok vs.)

Sonuçta şu anda 180'in üzerinde market, bir o kadar da ticari kurum benim programımı kullanıyor. Çünkü kolay ve ulasal programlardan eksiği yok.

Ürün geliştirmede en büyük maliyet, insan gideridir. Yani AR-GE'nin en büyük gideri, personel maaşıdır. Şayet bu çalışmayı, gerçek bir AR-GE çalışması konumunda düşünseydik;

1- elektronik mühendisi
2- Kimya mühendisi
3- Yazılım mühendisi
4- Araç gereç

gerekecekti. Bunların 1 aylık gideriyle de bu ürünün AR-GE maliyeti oldukça yüksek olacaktı.

Türk endüstrisinin en büyük handikapı da bu zaten. 3 liraya satılan bir ürünü neden 15 lira maliyetle yeniden üretim, mantığı.

O yüzden de bizim patent sayımız yok denecek kadar az. O yüzden ülkenin AR-GE'ye ayırdığı para milli gelirin Yüzde 1'i bile değil. O yüzden bizde "Adamlar yapmış abi!" diye bir deyim vardır.

Bir şey satın alırken bunun yerlisi yok mu?, diye sorarım hep. Her zaman da vardır. Ama toplum her zaman Avrupa'sını ister. Çünkü böyle alıştırıldık.

Uçak fabrikamızın kapatılma hikayesini okuyun. Tüyleriniz ürperir. Son 15 uçağı, Fransızlara üretip öyle kapattık. Yani devam etseydik Mirage'leri bugün biz üretiyor olacaktık.

Etrafınıza bakın. Dün Ankara'dan Eskişehir'e giden lokomotifi götürecek makinist ararken, bugün hızlı treni üretebilecek kapasitede mühendislerimiz mevcut.

O yüzden bu ülkenin her yıl milyarlarca doları yurt dışından aldığımız ürünlere gider. Ericcson ve Nokia'dan sonra dünyada cep telefonu üreten ilk ülke hangisiydi biliyor musunuz? Türkiye. Aselsan üretti. Özellikleri itibariyle her iki markanın ürettiği ürünlerden daha fazla özelliğe sahipti. Ne oldu biliyor musunuz? Devrim Arabaları, filmini izleyin. Ne olduğunu görürsünüz.

Bir kaç gün önce, her gün yolsuzluk, olumsuzluk haberlerinin arasına sıkışmış bir haber vardı. 1 litre benzinle 1000 km giden araç yapılmıştı üniversitede. Keşke haberlerde 1 dakika yerine, tapeler yerine bunları konuşuyor olsaydık saatlerce... Ha, bu bugüne, bu hükümete mahsus bir şey de değil, onu da belirtmek isterim.

Son bir kaç yılda çevik kuvvet polisine, hani şu etrafı gaza bulayan, destek olarak alınan personel sayısını biliyor musunuz? Bunların ne kadarı mühendis onu da biliyor musunuz? Ne kadarı Ziraat mühendisi mesela?

Ve Kayseri, Türkiye'nin üretim ticaretinden çıktığından beri ilerlemesi ne kadar durdu biliyor musunuz?

Bunları sadece size yazmıyorum, sakın yanlış anlamayın. Amacım size yüklenmek de değil. Bir vesile ile bunları da anlatmak istedim.

O kadar karamsar ve tüketici bir toplum olduk ki, mühendislerimiz farklı bir alanda iş bulduğunda kendini mesleğiyle ilgili geliştirmek yerine, kazandığı parayla, meslek intiharına gidip tüm bildiklerini unutuyor. Bu çok acı bir şey. Bu mühendislere asla kimsenin kızmaya hakkı yok.

Çok gezdim, çok gördüm. Kıyıda, köşede yapılanları gördükçe 10 yaş yaşlandım. Türk olduğumla gururlanamadım. Her yaştan, her alandan farklı insanların çabalarını.

Bu kadar yazdıklarımın benim yapmaya çabaladığım elektronik aletle ilgisi olmadığını umarım anlamışsınızdır. Bu iş elektronik mühendislerinin işi. Turizm Otelcilik mezunu, yerel bir yazılımcının yapabildiğinin biz çok daha iyi yaparız, diye bir cesaret olur ümidiyle yapıyorum.

Ve benim yaptığımdan bin kat daha güzelini yapabileceklerine adımın Levent Ali olduğundan daha fazla inanıyorum.

Sayın AteşKaptan, Vetman, Çiftçi, sabah sabah beni coşturdunuz ya...

Saygı ve sevgiler...

leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön