View Single Post
Eski 01-02-2014, 20:06   #119
cemal.S
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi cemal.S Mesajı Göster
Şöyle bir tur attım yine cennette. Sessiz sedasız her şey yerli yerinde.

Bakın sizinle neyi paylaşacağım.

YAYLADA 2 GECE

Tatil bu ya heyacan içinde geçen bir yolculuk hikayesi ve yaylada verilen söze karşılık geçirilen iki gece saklı bu satırlarda haberiniz ola.

Hazırlıklar tamam, süpriz yapacağız ya kimsenin haberi yok artık ailece düştük heyecanla yollara. Herkes bir birine sakın kimseye söylemeyelim diye tembihte arabada. En son görüşülen Burcunun İlkokul öğretmeni ile yapılan boluda buluşup beraber süpriz planı suya düşmüş durumda. Hareket başladı Yalovadan.
Önce kardeşime uğrayıp deniz kuvvetlerine anamın bize bin bir zahmetle ulaştırdığı yaprak, pekmez,vs. lerin boşlarını alıp devam etmek hedefimiz. İstersen götürme sonra Emine hatundan sitemi yersin. Neyse. Bir çay içildi ve çıktık nizamiye kapısından. Karamürsel gölcük derken verilini Bolu. Doğrusu biz dağı görelim tünele girmiyelim diye hesaplarken otoyolda girişi kaçırmazmıyız. Dolayısı ile Bolu dağı tünelinin devasa görünüşü ve işte içindeyiz. Arabada herkes pür dikkat ve birazda üzgün. Sebep o güzelim Bolu dağı manzarasını kaçırdık ya yetmezmi. Ilgazda her yıl durup mola verip dinlendiğimiz tesisteyiz gece saat 24. Yemek ve bir iki saat dinlenme derken bir uyku tam üç buçuk saat. Kalkar bir güzel elini yüzünü yikarsın bu arada akşam yemekte garsona kardeşim burda duş alınacak yeriniz varmı diye sorunca Aysel hanımın surat bir karış sebep ayıp değilmi restoranda garsona bu tür şeyleri sormak. Yokmuş vs. vs. Yola koyulduk yeniden Anadoluda şafak söküyor. Biz gidiyoruz o söküyor. Dağlar birer çizgi halinde tüm heybeti ile. Amasyaya kadar mola yok kardeşim herkes başının çağresine bakmış zamanında. Anlayan anladı. Amasyada küçük bir mola ve yakıt ikmali devam ver elini Erbaa. Erbaanın her yıl uğrayıp Tokat kebabı yediğimiz. Arılar tesisindeyiz. Alınan bir permetik ve traş sabunu ile zor zahmet sabah tıraşı. Ve yolculuğun en önemli anı. Anama telefon saat 8 olmuş kesin ayaktadır şimdi diye düşünüyoruz. Karşıdan anam oğlum dün birileri aradı yola çıktığınızı söyledi. Ben gayet ciddi yok ana öyle bir şey ben Yalovadayım ne var ne yok. Şeklinde bir konuşma. Gelmediniz bu sene kızlarımıda göndermedin. Herkes yaylaya festivale gidiyor. Bende kızlarla evden çıkmak üzereyim. Kızlar dediği 12-15 yaşlarında yeğenlerim. Ben gayet sakin anne biraz geç gidin bir saat falan fazla yorulmayın diyorum. Karşıdan bir feryat ben arabayı nerden bulacağım Belediyenin arabaları gitmek üzere biz çıkıyoruz şimdi şeklinde. Ve süpriz bozuluyor. Bekliyin geliyorum ana. Şu anda Erbaadayım. Arkadan yeğenlerimin sevinç çığlıkları ve anamın sevinç hıçgırıkları.
Neyse çıktık köye. Araçtan indik sarıldık birbirimize. Aracın arkasından eşyalarınızı eve indirir indirmez ayağımızın tozu ile ver elini Düden Yaylası. İstanbuldan dört otobüs ve özel araçlarla gelen kolu komşuya el sallayarak kıvrım kıvrım yeşillikler arasından işte Düden yaylasındayız. Gören herkes şaşkın kimse beklemiyor. Buna belediye başkanımız,Sayın Tuncer Uzunoğluda dahil. Anlatılamayacak kadar duygu yüklü davullu zurnalı bir karşılama. Sadece bizi değil tabi tüm yeni gelenleri. İnsanlar koyunun kuzuya kavuşması gibi kucaklaşıyor. Ağlayanlar ve göz yaşı dökenler bu kez o kadar mutluki hep hüzün olacak değilya der gibi. Bir saatte festival alanından ancak bir köşede dayımın bize ayırdığı köşemize çekiliyoruz. Neyse gelenimiz gidenimiz oturuyoruz hoş sohbet. Bu arada benim ilk okul öğretmenimle karşılaştık. Ve Yalovadan götürdüğüm tavla ile iki ara bir derede bir beş bile yaptık. Hanım kızıyor insanlar bizim için geliyor sen ne yapıyorsun diye. Olsun ben özlemişim öğretmenimle tavla oynamayı. Neyse.

Aradan bir iki gün sonra verdiğimz sözün yerine getirilmesi zamanı Düdendeyiz bir soğuk bir soğuk. Soba yanıyor. Ev kalabalık. Ben kapıyorum evden bir sergiyi çıkıyorum evin birazcık açığına seriyorum ve başımın altına bir şeyler alıp sırt üstü seyrediyorum semayı. Yanıma bir tepsi içinde birazcık meze ve nelerin geldiğini siz düşünün. Neyse o gece ay dede gerçekten tepsi gibi Karaçamın üstünden süzülerek selamlıyor bizi. Bende boş durmuyor bir ara tutup alıyorum koltuğumun altına diğer elimlede sizler ve sevgili Leventoğlu için topluyorum yıldızları. Anlatılacak o kadar şey varki kafanızı birazcık fazlamı şişirdim ne. Sonra görüşmek dileği ile.

Not: Yukarıdaki yazılanlar sadece yazılmamış yaşanmıştır. Tamamen gerçek olan bu satırlar; TOROSLAR-KÖPRÜLÜ ÇAY HAVZASI cennetine Niksardan hediyedir.

Lutfen kabul ediniz.

Saygıyla.
Merhabalar...!

Hey gidi günler hey bu duyguları yaşayalı kaç yıl olmuş bakarmısınız? Yaşlandık mı ne?

Saygıyla..

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön