Hayırlı Akşamlar İsmail Bey,
Yazımı yazarken, inşallah doğru anlaşılırım İsmail Bey tarafından diye endişe etmedim değil. Neyse ki siz engin tecrübelerinizle, biz leb demeden siz leblebiyi söyleyivermişsiniz.
Sizin başlığınızı ikinci kez okudum bugün. Daha önceki araştırmalarımda da okumuştum. Bir çok başlığı sonuna kadar okuduğum gibi. Dedim ya size o kadar çok sorulacak soru var ki...
Aslında yaşadığımız sıkıntıların bir çoğu köyleri kent yapamadığımızdan kaynaklı. Yanlış anlaşılmasın köyler de kentlerdeki gibi betonlaşsın anlamında değil. Köyde yaşam, orada yaşayanlar için çile gibi geliyor. En küçük bir ortam bulduğunda hemen şehire kaçıyor.
Şehir büyük. Köpek balığı gibi sinsi. Yaşamak için para gerekli. Para için çalışmak. Öyle böyle çalışmak yeterli gelmiyor. Orta düzey bir yaşam için bile köydeki bir insanın harcayacağı paranın misli misli fazlası. Para kazanmak uğruna büyük mutsuzluklar yaşanıyor. Yeterli gelmeyince eş dosttan alınıyor. Geri verilemeyince dostluklar bozuluyor. Bankalara sarılıyor insanlar. Bankalar iliklerine kadar sömürüyor. Geldiğine geleceğine bin pişman ediyor insanı ama hala insanların gözü şehirde.
Zira köy yaşamı bir parça kentleşemedi. Hala insan gücüyle tarım, hala insan gücüyle hayvancılık yapılıyor. Onca insan gücünün karşılığını üç kuruşa satınca köyde de karnı doymuyor insanın. Karnı doymayınca gözü hep şehirde oluyor. Sanki şehir onu doyuracakmış gibi...
Rahmetli Atatürk'ün köy-kentlerle ilgili inanılmaz projeleri vardı. Ondan sonra da Rahmetli Ecevit'in yapmaya çabaladığı. Birinin ömrü yetmedi, diğerinin çabası.
Köy ve şehir hayatı bir birinden kopuk olmamalı. Bir birine bağdaşık olmalı. Şehirde yaşayan bir insan hafta sonu köyüne gittiğinde yabancılaşmamalı ya da köylü şehire indiğinde gıptayla, imreniyle bakmamalı.
Köylünün şehirliye, şehirlinin de köylüye vereceği o kadar çok şey var ki. Bunları ortak paydada buluşturacak da o kadar çok şey var ki.
Sizi köye götüren nedenin sadece topraksız tarım hevesi olmadığını düşünüyorum. Ben inanıyorum ki sizin köyde çok uzun olmayan bir zamanda sizi örnek alacak çok kişi çıkacak. Süreç tabi bu. O yüzden sizin başarınız önemli.
Önüne bir şey koyamayınca çiftçinin, köylünün, "Atadan dededen biz böyle gördük", cümlesini aşamazsınız. Ama siz iki örneği koydunuz ortaya.
Birincisi, sizin yaşta bir insanın bile topraksız tarım yapabileceğini, ikincisi bunun yapılabilirliliğini.
O yüzden gerçekten önemlisiniz İsmail Bey. Bu cümlelerimi üzerinize bir yük gibi almayın. Hayatınızı normal seyredin yeter. Göz gördüğüne daha çabuk inanır.
Ve hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inanırım. Lütfen yazın. Bol bol yazın. Her şeyi anlatın bizlere. Orada yaşadıklarınızı da, topraksız tarım serüveninizi de.
Tolstoy'un, sanırım Savaş ve Barış'ta, kullandığı bir cümle vardır :
Pusuda bekleyen tesadüf...
Saygı ve sevgilerimle...
|