View Single Post
Eski 11-11-2013, 15:53   #14
Cemaleddin
Ağaç Dostu
 
Cemaleddin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-11-2010
Şehir: izmir, Çiğli
Mesajlar: 1,210
Sayın Özgür Tosun; ''acer bonsailerinin gövdelerinde yer alan budama yara izlerinin kapanması için (çok uzun süre almasına rağmen) ustaların ağacı teşvik ettiğini gördüm (bunun bir sebebi olmalı).''

deyip sebebi anlaşılmaz bırakarak, tartışmanın önemli bir kısmını daha bilinçli hale sokamıyoruz...

Sürrealizm, Gerçekten kopuk değildir, gerçeğin bilinçdışı yansımasıdır... Örneğin adamın biri çıkmış ''pictografik bonsai '' yi yapmış... Beğeniriz beğenmeyiz, bunu hangi ''gerçeklik''le açıklayacağız...

Minyatür ağaç yetiştirmek sadece teknik bir iştir, bu kadarıyla kalınırsa sadece zanaat yapılmış olur, sanat değil... Zanaatı sanata dönüştürmek istediğimiz zaman duygularımız, bilincimiz, bilinç dışımız, mantığımız, matematiğimiz, yerel ve evrensel kültürümüz işin içinde olmak durumundadır... Ve biz eserlerimizi bunlarla yoğurduğumuzda sanırım sanata ulaşabiliriz...
Kapitalizmde ağaç sadece masa-sandalye olmaz, rant için cayır cayır yakılır, yarısı yanmış dramatik ağaçlar olur, kirli atıklarla hastalıklı yaşar, köküne yakın kesilmiş ağaçtan yeni bir sürgün verir veya ölür... vs...

''Bonsai yaparak, merak duyarak Çin-Japon kültürünü öğrenmeye çalışıyorsunuz, o minyatür ağacın arkasındaki kültürel ve felsefi derinliği kavramaya çalışıyoruz aslında. Eğer böyle yapmıyorsanız, bir çay sunum ritüelinin inceliğini merak edip sorgulamıyorsanız asıl o zaman elinizde "tabakta küçük ağaçlar" olacak demektir.'' diyorsunuz...

Öncelikle, biz Çin-Japon kültürünü öğrenmeye çalışmıyoruz, bir milletin kültüründen bir kaç birşey öğrenebiliriz, fakat bir milletin bütün kültürünü, tüm ritüellerini öğrenmek en azından benim harcım değil, ihtiyacım, zorunluluğum yok ve pratik de bulmuyorum... Bu akademisyenler için bir gereklilik olur ancak... Ben sadece Çin-Japonlardan bonsai tekniğini öğreniyorum, onu kendi kültürümüz, bakış açımız ile harmanlayıp ortaya birşeyler koyabilme peşindeyim... Ayrıca ritüel değil mana peşinde olunması gerktiğini düşünüyorum... Ritüellere takılmak manadan uzaklaştırır insanı...


''Kültür ve sanat zaten öykünmenin ta kendisidir'' diyorsunuz...
Sizinle ana fikirde beraberim... Ancak...
(Sayın Sagol'a ''Akçakesme'' başlıklı sayfada Mayıs 2013 de verdiğim cevapta Öykünmeyle ilgili görüşlerimi yazmıştım...) Oradan kısa bir alıntı yapıyorum :
''Elbetteki başlarda taklit öğrenmenin bir yöntemi fakat özgün olabilmek için taklit aşamasını bilgi birikimi, gözlem, yorum, yaratıcılık ve yerel kültürümüzle harmanlayıp aşamazsak eğer bizlerin varabileceği yer sadece tabakta küçük ağaçlar yetiştirmek olacaktır. Bu da Sanata ulaşamıyacağız demektir... Bunun için de bizlerin çok ama çok makaleye, tartışmaya ulaştırılması gerekli'' diyorum..

''Özellikle sizin saydığınız akımlar ve hareketler kapitalist burjuva kültürünün dekoratif, ticari kaygılarıyla şekillenmiş akımlardır. Gelişme değil dejenerasyondur'' ... diyerek burjuva eleştirisini yaptıktan sonra...
''30 metrelik bir ağacı 10 cm lik bir tabağa nasıl koyarım, orada nasıl yaşatırım veyaşama mekanıma nasıl sokarım gibi sorulardan ortaya çıkmıştır(doğada sarayından kilometrelerce uzakta gördüğü ve "haz" duyduğu dağ manzarasını sarayının bahçesinde görmek isteyen Çin hükümdarını hatırlayın)'' diyerek,
Bonsainin burjuva kökenini olumlayarak örnek gösteriyorsunuz? bu çelişkiyi ortaya koymakla beraber; Bilgiye, alete çok çabuk ulaştıkları ve zamanlarını günde 15-20 saat tarlalarda-fabrikalarda geçim sağlamak için geçirmediklerinden dolayı birçok sanatın kökeni aslında burjuva sınıfıdır... Örneğin klasik müzik ilk yaygınlaşmaya başladığında bir burjuva müziğidir... Durağandır, niteliksel patlamalar göremezdiniz... Ama şimdi Rodrigo'nun bir iç savaşı anlattığı Gitar Konçertosundaki diyalektiği hissetmememiz mümkün değil, ya da Albinoni'nin Adagio G Minör konçertosunu dinlerken; çıktığınız ''Yol''un hüznünü, dramını, yenilgilerini, zaferlerini, çatışmalarını hissedebiliyorsunuz... Bir şey'in çıkış noktası değil nasıl ve neye karşı kullanıldığı önemlidir... Dinamit yol-baraj yapmak için kullanıldığında iyi, saldırı savaşlarında kullanıldığı zaman kötüdür...Yani demem o ki; içimizdeki iyi köpeği mi, yoksa kötü köpeği mi besliyoruz? Biz hangisini beslersek, onu büyütürüz içimizde diye düşünüyorum...

Elbette bu sanat akımlarını, isteyen istediği sınıf çıkarına kullanmak hakkına da sahiptir. Bu demek değildirki sanat sadece burjuvalar çıkarına yapılır... Yüzlerce binlerce muhalif sanatçı da bu akımları işçi sınıfı öğretisine göre kullanıyorlar... Kısaca sürrealist bir resim de kapitalizmin vahşiliğini anlatabilir, anlatılıyor da... Bizlerde Bonsai de bir yolunu bulup, sanat akımlarıyla özdeş ürünler verebilmeliyiz... İster kapitalizm olsun, ister sosyalizm olsun, daha iyiye, daha güzele ulaşmak için Sanat her zaman muhalif-eleştirel olmak zorundadır...

Saygılar...

Cemaleddin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön