Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak
Siz hangi geleneksel misiri yetistirdiniz, adini verebilir misiniz? Bir de tohumunu nerden aldiniz?
|
Açıkcası cinsini bilmiyorum. Tohum konusunda o kadar bilgi sahibi değilim. Konya Ereğli bölgesinde eskiden beri yetiştirilen yetiştirilen, çok övdükleri ve üreticinin kendisine tohumluk olarak ayırdığı bir koçandan yetiştirdim.
Aynı mısırın yanında hibrit mısırlar ve tohumunu kanadadan getirdiğimiz geleneksel renkli mısırlar vardı. Hepsi aynı toprakta, yanyana aynı koşullarda yetişmesine rağmen yerli mısır oldukça sönük kaldı. Koçanlarda tane sayısı az oldu. Boyları da diğerlerinin yanında güdük kaldı. Aldığım kişiye ulaşabilirsem adını öğrenip yazarım.
Şimdi siz bir üretici olarak kullandığınız tohumların niteliklerine göre tercihlerde bulunabilir, bilinçli hareket edebilirsiniz. Ben bir hobi üreticisiyim. Yani aslında tüketiciyim. Ürün alırken de sizin bahsettiğiniz kadar ayrıntılı tercihlerde bulunamam. Domates almaya gittiğimde markette 5000 cins değil, genellikle 2 cins domates olur. Ucuz domates, bir de salkım domates. Belli dönemlerde de Ayaş domatesi gibi yerli ürünler olur. Bunlarda genellikle normalin 2 katı fiyatla satılır. (Aslında bunların da doğal yollardan yetişmediğini bizzat Ayaş'tan domates alırken görüyorum. Her türlü gübre, kimyasal, ilaç vs. kullanılıyor. Hatta Ayaş'ta yetiştirilen hibrit veya ıslah edilmiş domatesler bile Ayaş domatesi diye satılıyor.)
İdealize edilmiş bir tarım dünyasında tamamen doğal, organik ürünler kulağa hoş gelebilir. Ancak ben gerçekte yaşadığımız dünyadan bahsediyorum. Yani sıradan bir vatandaş olarak pazardan, marketten alacağımız ürünler beni daha çok ilgilendiriyor. Bahsettiğiniz şehir tarımı veya hobi üreticiliği güzel şeyler. Ben de yapıyorum. Ama kışın biber domates yemek istersem Antalya'da serada yetiştirilmiş ürünlere mecburum. Açıkcası, organik tarımın buna yanıt vermekte yeterli olabileceğine de çok fazla inancım yok. Çiftçi de buna fazla bel bağlamıyor olsa gerek ki, hala endüstriyel tarıma devam ediyor. Benim söylemeye çalıştığım da bu. Yanılmıyorsam Türkiye'ye her yıl tonlarca kaçak hibrit tohum giriyor. Belki de GDO'lu tohum bile giriyordur.
En başta tartışmaya açmak istediğim de işin tam bu kısmı... Arz ve talep ortadayken organik tarım bunu nasıl aşabilir? Üreticinin geleneksel tohumlarını bir kenara koyup endüstriyel tohumları kullanması nasıl önlenebilir. Her evin kendi ürününü yetiştirmesi buna yanıt olamaz. Aksi halde tarımla uğraşacak çiftçiye de gerek kalmazdı.