Alıntı:
Diğer taraftan, bir büyükşehir merkezinde yaşayan bir insan olarak her türlü yerel ürünü gidip üreticisinden almak haliyle mümkün değil. Ayrıca, yetiştirmeye çok uğraşıp iklim ve toprak koşulları nedeniyle üretemediğiniz ürünler de var. Bunları her halukarda satın almak durumundasınız.
|
Ben de diyorum ki, sivil toplum bu tip ureticiler icin talebini ortaya koyarsa, mumkun olur. Iklim ve toprakla ilgili sorunlar bir sekilde asilabilir.
Ince kabuklu pembe domatesi veya depolamaya uygun olmayan cesidi yetistirirseniz, tabii ki daha cabuk bozulur. Hemen tuketmeniz lazim. Depolamaya musait Kirkagac Kavunu'yla ince kabuklu Duvelek'in raf omru bir olamayacagi gibi domatesler arasinda da kullanim acisindan farklar bulunur. Dunyada bilinen 5500 civarinda geleneksel domates cesidi var. Bunlarin icinde kalin kabuklu olan, raf omru uzun olanlar da vardir. Binlerce domates arasindan 4-5 tanesini yetistirip butun geleneksel tohum cesitleri icin genelleme yapmaniz dogru degil.
Siz hangi geleneksel misiri yetistirdiniz, adini verebilir misiniz? Bir de tohumunu nerden aldiniz?
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeTePe
Sn. pria ve birnefestoprak,
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Ancak sanıyorum bir nokta yanlış anlaşıldı. Benim organik ürün ve hibrit/kimyasal ürün arasında yaptığım kıyaslamalar sadece market raflarında gördüğüm ürünlerle sınırlı değil.
Hem evimin terasında, hem de bir yakınımın şehir dışındaki bahçesinde hobi olarak çeşitli ürünler yetiştiriyoruz. Bunlar içerisinde doğal tohumlardan yetiştirilenler olduğu gibi, hibrit tohumlar da var. Örneğin sadece domatesin 4-5 ayrı çeşidini dikiyoruz.
5-6 yıllık deneyim sonrasında "lezzet"le ilgili en önemli unsurun tohum bir kenara bırakılırsa olgun ve dalından koparılmış ürün olduğu kanaatindeyim. Örneğin marketlerde satılan Cobra domatesler pek de matah olmamasına rağmen, kendi yetiştirdikleriniz gerçekten lezzetli oluyor.
Diğer taraftan, bir büyükşehir merkezinde yaşayan bir insan olarak her türlü yerel ürünü gidip üreticisinden almak haliyle mümkün değil. Ayrıca, yetiştirmeye çok uğraşıp iklim ve toprak koşulları nedeniyle üretemediğiniz ürünler de var. Bunları her halukarda satın almak durumundasınız.
Bir ürünün pazarlanmasında aracıların arslan payını aldığı da bir gerçek. Ama biliyorsunuz bazen bir ürünün etiketi ürünün kendisinden daha pahalı olabiliyor. Organik ürünler de öyle.
Sn. pria,
Organikler daha dayanıklı ifadenize katılmıyorum. Dediğim gibi sadece domatesin 4-5 ayrı türünü yetiştiriyoruz. Örneğin tamamen aynı şartlarda yetişmiş marmande domatesler cobralardan daha hızlı çürüyor. Mısır örneğini daha önce vermiştim. Hibrit mısırlar doğal olanlara kıyasla inanılmaz lezzette ve kalitede ürün veriyor. Ayrıca, kendim köy sütünden yoğurt da yaparım. En az marketteki yoğurt kadar dayanıklı durur. Eğer süzme yoğurt yaparsam 3 ay bile dayandığı oluyor.
Şimdi bir konunun yanlış anlaşılmasını istemem. Tüm doğal ürünleri bir kenara bırakıp hibritlere geçelim falan gibi bir iddiam yok. Tam tersine, pek çok yerel ve doğal tohumu kendi çapımda üretmeye çalışıyorum. Benim tartışmaya açmak istediğim şey, organik olmayan tarımın da bir gereksinim sonucu ortaya çıkmış olmasıdır. Şimdi organik tarıma geri dönüşün zaman içerisinde oluşan bu büyük talebi nasıl karşılayacağını sorguluyorum.
Geçen yıl okuduğum ABD'de yapılan bir ankette, insanların ucuz, lezzetli ve gösterişli ürünleri daha fazla tercih ettiği, nasıl üretildiğiyle fazla ilgilenmediği yazıyordu. Son yıllarda bu eğilim yavaş yavaş değişiyor olabilir. Ama organik olmayan tarıma her zaman ciddi bir talep olacağı kanısındayım. Konuyu GDO'ya bağlayacak olursak, GDO'lu ürünler de hibrit tohum üretmenin uç noktadaki bir teknolojisi. Yani kaçınılmaz bir gelecek. Ayrıca, GDO üretim teknikleri, diğer canlılarda da gen aşılama için kullanılabilecek teknolojiler içeriyor. Bu teknolojiler zaman içerisinde tedavisi olanaksız gözüken bazı hastalıkların iyileştirilmesi için umut vadediyor.
Buradaki herkesle hem fikir olduğum bir konu var. GDO üretimi belli şirketlerin tekeline girmiş durumda. Bu tekelin önünü kesmek ve insanlığı bunlara mecbur bırakmamak çok önemli. Ancak, bunu yapmak GDO teknolojisine karşı olmak anlamına gelmiyor. Bizim yerel bir GDO teknolojisi üretmek bir yana, test etme imkanlarına dahi sahip olmadığımız geçen seneki pirinç fiyaskosunda ortaya çıktı. Bundan kaçarak, görmezden gelerek veya üstünü örterek kurtulmamız mümkün değil. Bana göre bu biraz "elektrik çarpar" diye elektrik kullanımına karşı olmaya benziyor.
|