Sn. pria,
Metodoloji konusunda çok ciddi bir yanlış içerisinde olduğunuzu söylemeden edemeyeceğim. Gerçi konumuz otizm değil ama aşağıda yazdığınız şu cümle tamamen yanlış!
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi pria
Otizm, zihinsel engelli demek değildir. Genetik de değildir. Vücudun, ağır metal /GDO vb. faktörlerden etkilenmesinin sonucudur.
Bugüne kadar uygulanan testlerin çoğu hatalı olduğu için yanlış teşhisler konulmuştur.
|
Öncelikle otizmin "zihinsel engel" olduğunu iddia eden olmadığı gibi, aslında tek bir hastalıktan ibaret değildir. Uluslararası DSM-5 kriterlerine göre Otistik Spektrum Bozuklukları ve Sosyal İletişim Bozuklukları başlıkları altında, bu rahatsızlıklara nasıl teşhis konulacağı anlatılmaktadır. Ülkemizde de Yaygın Gelişimsel Bozukluk başlığı altında toplanan pek çok farklı tablodan oluşur. Örneğin Asperger Sendromu, otistik fakat üstün zekalı veya yüksek beyin işlevi olan kişilerde görülür. (Hatırlarsanız Fazıl Say için de otistik diyenler olmuştu)
DSM-5 Diagnostic Criteria | What is Autism?/Diagnosis | Autism Speaks
Görüleceği üzere, bu teşhis yöntemlerinin sizin bahsettiğiniz "testlerle" yakından uzaktan alakası yoktur. Yani bir çocuğun otistik olduğunu anlamak için genetik veya kimyasal testler yapılmaz!
Otistikler üzerinde genetik ve kimyasal testler yapılır. Bunlar TEŞHİS için değil, hastalığın nedenlerini anlamak için yapılan çalışmalardır. Yani hatalı testlerden yanlış otizm tanısı konuldu diye bir şey yoktur. Bu iddianız tümüyle dayanaksız olduğu gibi, bugün dahi otismi bilinen kriterler dışında teşhis edebilen kesin bir test mevcut değildir.
Pek çok rahatsızlık gibi otizm de hem genetik, hem çevresel nedenlere bağlıdır. Bir hastalık için çevresel nedenler denilince ilk akla gelen şey GDO değildir. Çevresel nedenler;
- İçinde yaşadığınız fiziksel koşullar,
- İklim,
- Kimyasallar vs.
gibi maddi şeyler olduğu kadar
- Sosyal ilişkiler
- Ekonomik refah düzeyi
- Yaşantımızı etkileyen teknolojilerden oluşur.
Örneğin;
- Tek çocuklu ve ana-babanın çalıştığı ailelerde otizm daha fazla görülmektedir.
- Çocukla sosyal iletişimin sınırlı olduğu, çok TV seyredilen evlerde daha fazla görülmektedir.
Bunların hepsi çevresel etkenlerdir.
Diğer taraftan, otizmin genetik nedenleri olduğuna dair sayısız bilimsel makale mevcuttur. Şüphesiz bunlar içinde en önemlileri tek yumurta ikizleri ve kardeşler üzerinde yapılan araştırmalardır. Bu araştırmalar bir hastalığın genetik nedenleri hakkında çok güçlü deliller sunarlar. Ayrıca, otizmli kişiler üzerinde yapılan genetik araştırmalar bu kişilerin hatırı sayılık kısmında genetik farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Yani sizin bahsettiğiniz "genetik değil" kısmı doğru değil. Nitekim sizin verdiğiniz yazılardan birinde de aynen şu ifade mevcut:
Alıntı:
Bu araştırmalara göre otizmin genetik alt yapısı olan, enfeksiyonlar, toksik kimyasallar, hipoksemi ve gıdalardaki protein ve peptitlerle tetiklenen ve yaygın gelişimsel bozukluğa yol açan nöroimmün bir klinik tablo olduğu
|
***********
Şimdi verdiğiniz bilgiler içinde doğru olan bir şey var. Otizmin görülme sıklığında artış var. Ben buna karşı çıkıyor değilim. Ancak, kendisi Genel Cerrah olup otizm konusunda hiç bir çalışması olmayan, tescilli bir GDO karşıtı bir kişinin GDO nedeniyle otizm 16 kat artmıştır tezini kabul etmem de mümkün değil.
Otizme ilişkin bütün kaynaklar otizmin genetik ve çevresel faktörler sonucu ortaya çıktığını kabul eder. Ancak bu faktörlerin neler olduğu detaylı araştırmaların konusudur. Örneğin, "aşıların" otizmin artmasında bir etkisinin olup olmadığını tespit edebilmek için aşı uygulamasının olmadığı toplumlarda da otizmin artıp artmadığına bakmanız lazım. Multifaktoriyel nedenler söz konusu olduğunda bu analizleri yapmak çok zordur.
**************
Konuyu teknik ayrıntılara boğmak istemediğim için fazla uzatmayacağım. Ancak dramatik bir örnek olarak; 3 yaşından önce fazla TV izleyen çocuklarda ve yağmuru bol ülkelerde otizmin daha fazla görülmesi gibi ÇEVRESEL nedenlerle, GDO kullanımının artmasının otizmi arttırdığı fikri arasında nesnel bir ilişki kurulamaz. Otizmde artış patlamasıyla TV yayınlarının başlaması, yaygınlaşması arasında çok ciddi bir korelasyon bulunmaktadır. Benzer bir çevresel neden olarak aşılama uzun süre sorgulanmış, ancak klinik bulgular bunun pek de doğru olmadığını ortaya koymuştur.
Sonuç olarak, otizm görülme sıklığı artmıştır. Bunun çevresel nedenleri olması da son derece muhtemeldir. Ancak bu çevresel nedenler içerisinde GDO'nun ne kadar payı olduğu net bir şekilde gösterilmedikçe bu sadece bir iddiadan ibaret kalır.
Ben 20 yıldan uzun süredir engelli çocuklarla çalışıyorum. Bunlar içinde otistikler de ciddi bir payı oluşturur. 20 yıl önce Türkiye istatistiklerinde %0,5 çıkan engelli oranı, bugün %10'lara ulaşmıştır. Bunun nedeni elbette engellilerin dramatik olarak artması değil, daha görünür olmalarıdır. 20 yıl önce "konuşmayan, içine kapanık çocuk" dediğiniz bireyler, bugün otizm tanısı almaktadır. "Haşarı, çok hareketli, cin gibi çocuk" dedikleriniz bugün "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite sendromu" tanısı almaktadır. Burada dikkatle sorulması gereken soru, hastalık oranlarının mı arttığı, yoksa teşhis ve tespit yöntemlerinin mi değiştiğidir. Her ikisinin de doğru olma olasılığı vardır. Ama bu nedenler doğru analiz edilmelidir.
NOT: Bir hastalığın "genetik" olması ile "kalıtsal" olması aynı şey değildir. Kalıtsal hastalıklar soylar boyunca devam eder. Örneği Akdeniz Anemisi kalıtsal bir hastalıktır. Genetik hastalıklar ise genlerde oluşan çeşitli bozukluklar neticesinde ortaya çıkan hastalıklardır. Bunlarda kısmen kalıtsallık da olabilir. Ancak genellikle tek bir gen veya kromozomla ilişkisini göstermekte yaşanılan zorluklar nedeniyle bu tür hastalıklar genetik eğilim veya ailesel yaktınlık şeklinde değerlendirilir. Örneğin ailenizde şeker hastası varsa, sizde de olma olasılığı yüksek olur. Ama bu tam bir kalıtsal hastalık olduğunu göstermez.
Genetik mekanizmalar, çoğu kez Mendel'in bezelye deneylerinde gösterdiği "tek gen" mutasyonları kadar basit değildir. Bugün dahi bu mekanizmalar tam olarak anlaşılmış değildir.