Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi birnefestoprak
|
Mısır ve Meksika sözcükleri yan yana geldiğinde bize önemli bir şeyi hatırlatıyor.
Mısırın ana vatanı Meksika. Bir çok bölgede endemik, kendi kendine yetişen mısır çeşitleri olduğu biliniyor. Bir yerde, Meksikada 20.000 farklı mısır çeşidi olduğunu okumuştum.
1998 yılından itibaren Meksikada ticari olarak GDO'lu mısır yetiştirilmesi yasaklanmış. Fakat gıda tüketiminde kullanılmak üzere ithal edilmesine izin verilmiş. Novartis isimli şirket de yüklü miktarda mısırı Meksikaya getirir olmuş.
O dönemlerde, başta Monsanto şirketi olmak üzere GDO'lu tohum üretenler her yerde GDO'lu bitkilerin hiç bir şekilde aynı aileden başka bitkileri tozlayarak genetik kirlenme yaratmayacağını, biyoçeşitliliğe bir etkisi olmayacağını söylüyorlar.
Hatta, etkileri altındaki ama bağımsızmış gibi görünen bilim insanına peş peşe araştırma makaleleri yayınlatıyorlar. Hepsinde de, şu şu koşullarda GDO'lu filan tohum ekildi, yakınındaki filan bitkiler, feşmekan yöntemlerle incelendi, hiç bir genetik transfer bulunamadı diye sonuçlar yazıyor. Bunlar, her türlü GDO lobisinin pek itibar ettiği bilimsel(!) makaleler. Hatta bunlardan biri, burada da oku da öğren edasıyla bilgimize sunulmuştu
Meksikalı ama Berkeley üniversitesinde çalışan Chapela isimli bir bilim insanı, Oaxaca vadisindeki endemik mısır çeşitleri üzerinde GDO'lu mısırdan gelen kirlenme tesbit ediyor. Bu çalışma daha yayınlanmadan şiddetli bir çalkalanma başlıyor ve 2001 yılında Nature dergisi tarafından her türlü bilimsel yayın kuralına uygun olarak yayınlanıyor.
Ve kıyamet kopuyor.
Koskoca Monsanto şirketi, üstelik dünyadaki yeni yönetim stratejisinin baş silahı olarak kullanılmak üzere devlet ve devletin tüm birimleriyle, ülkenin kongresi ve senatosuyla bütünleşmiş bir şirketin, o güne kadar GDO'ların çevre etkileriyle ilgili söylediklerini yüz kızartıcı bir şekilde yerle bir eden, baldırı çıplak bir Meksikalı bilim insanına pabuç bırakacak değil ya.
İlk tepki üniversitedeki diğer akademik kişilerden geliyor. Veryansın ediyorlar Chapela'ya, nasıl böyle bir şey yapar diye. Monsanto'dan yılda 25 milyon dolar alan Berkeley'in durumu ne olacak diye.
Meksikalı devlet bürokratlarından tutun, biyotech güdümündeki ilişkili herkes, kimi rica ederek, kimi tehdit ederek Chapelayı araştırmayı geri çekmesi için zorluyor.
Chapela'yı Berkeleyden kovuyorlar ama bir kere bir kurşun atılmış, izini yok etmek için Chapela'yı ve çalışmasını itibarsızlaştırma çabaları artarak devam ediyor. İki cepheden saldırı başlıyor.
Birisi, biotech adına bir grup bilim(!) insanını ve bazı bilimsel çevreleri organize eden, C.S.Prakash'ın yönlendirdiği bir grup, Chapela'nın çalışmasını kelime kelime mercek altına alıp "flawed" (kusurlu) olmakla damgalamaya çalışıyorlar.
Diğeri, Monsanto'ya halkla ilişkiler (
PR) hizmeti veren Bivine Group denen şirketten geliyor. İki tane sahte kişilik (
"Mary Murphy" ve "Andura Smetacek") ile hem Nature dergisine hem de tüm ilgili internet kaynaklarında Chapelayı ve çalışmasını itibarsızlaştırmak, lekelemek üzere kampanya başlatıyorlar. Gönderilen mesajların izi takip edildiğinde biri Bivine Group şirketine, diğeri de Monsanto'ya çıkıyor. Fakat Nature dergisi 133 yıllık tarihinde yapmadığını yaparak Chapela'nın makalesini yayından kaldırıyor (
bu makale bu için Nature'da yayında).
Sonraki yıllarda başka bir çok olayda GDO'lu bitkilerin GDO'lu olmayan akrabalarını tozlayarak kirliliğe sebep olduğu ortaya çıktı. Kirlenen çeşitin ille de endemil olması da gerekmiyor. Bir çok organik veya geleneksel fakat GDO'lu olmayan çeşiti kirlettiği ortaya çıktı.
Prof.Dr.Elena Alvarez-Buylla, Chapela'nın çalışmasını, hem chapela'nın kullandığı örnekleri hem de sonraki yılların örneklerini kullanarak, biraz daha gelişmiş bir teknolojiyle tekrarladı ve 2001 yılında ilk kez yıkılan bir yalanı tekrar ispatladı. Ne gariptir ki bu çalışmanın makalesini de yayınlatabilmek için 2 yıl kadar uğraşması gerekti. Makale, her türlü engele rağmen sonunda 2008 yılında yayınlandı.
Bir buçuk yıl kadar önce, Elena Alvarez-Buylla ile e-mail yoluyla irtibat kurarak sormuştum. Forumda yukarılarda bir yerde bahsetmiştim.
Sn.Birnefestoprak'un mesajından sonra tekrar sordum. Kısaca mahkeme kararının ticari mısır ekimi için geçerli olduğunu söyledi. Konu ile ilgili haberler deneme ekimlerini de kapsadığını söylüyor.
Bazı güney amerika ülkelerinin durumu da epey vahim. AP'nin Arjantin hakkında geçenlerde yayınlanan bir raporu, o ülkede nasıl bir dram yaşanmakta olduğunu ortaya koydu. Ayrıca ve etraflıca bahsetmekte yarar var.