Düşünün ki kuşunuz gelip sizin omzunuza konup cidden hissederek seni çok seviyorum diye kulağınıza fısıldayabiliyorsa. Canı oyun çektiğinde yanınıza gelip koş koş koş tut tut tut diye pıtır pıtır ayaklarıyla atlayıp zıplayıp şımarıklıklar yapıyorsa. Herhangi bir soru sorduğunuzda evet çocum diye sizi yanıtlıyorsa. Kafesini temizlerken pis kuş diye kendine kızıyorsa. Parmağınızı gagasına değdirdiğinizde sulu sulu muck muck diye parmağınıza öpücük konduruyorsa. Kimden ne öğrendiyle ona o öğrendiği kelimelerle yağcılık yapıyorsa. Sofra kurulduğunda ekmek kırıkları için şaklabanlık yapıyorsa. Meyveyi sizinle paylaşıyorsa. Kafese kapanacağını bildiği için suluğunun kafesin dışında kalan küçücük yerinden su içmeyi akıl edebiliyorsa. Artık o sizin çocuğunuz, siz de onun sürüsü olmuşsanız. Unutamıyorsunuz. Hala karşıdan karşıya geçerken annemle taklidini yaparız koş koş koş diye
Ayrıca Fıstığı anneannemi kaybettiğimiz sene almıştım. Annem her gün annesiyle ilgilenirdi. Ben de şehir dışında okuyordum. Yoklukta anneme arkadaş oldu. Annem de boşluktan onun sevgisiyle çıktı. Öyle de bir manevi durumu var bizim için.