View Single Post
Eski 31-08-2013, 20:01   #114
efor
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 16-04-2013
Şehir: Karabük
Mesajlar: 69
"KüçüK bir Kaliforniya biyoteknoloji şirketi olan Epicyte, genetik mühendisliği marifetiyle, yendiğinde erkeği kısırlaş*tıran bir mısır geliştirdiklerini açıkladı."

Bundan da anlaşiliyor ki , tüm insanlik ,özellikle fakir ülkelerin insanlari ,acimasiz emperyalizmin denekleri haline getirilmiştir !!!

Ve toplumsal yok etme başlamiştir.

Kakalak ve böcek toplumlar !!! dünyadan silinmelidir ....

Bu toplumsal yok etmenin silahi ise GIDA olacaktir !!!

Toplumlari kisirlaşmakta kullanilmaya başlanmiş olan mısır , yüzlerce gida maddesinde nişasta olarak katki amaçli kullanilmaktadir.Özetle MISIRin gida sektöründe kullanim sahasi çok geniştir.


20 yıllık kısırlaştırma projesi

Küçük bir Kaliforniya biyoteknoloji şirketi olan Epicyte, genetik mühendisliği marifetiyle, yendiğinde erkeği kısırlaş*tıran bir mısır geliştirdiklerini açıkladı.

Epicyte, Svalbard'ın iki sponsoru olan DuPont ve Syngenta ile teknolojilerini yaymak için ortaklık kurmuştu. Çok il*ginçtir ki Epicyte, genetiği değiştiril*miş sperm öldürücülü mısırı ABD Ta*rım Bakanlığından (USDA) aldığı araştırma fonuyla geliştirmişti.

Toplumun üremesini engelleyecek olan işlem önce erkeği kısırlaştirmak amaciyla spermi öldüren bir katkiyla mısır vasitasiyla kullanima verildi.

Erkeklerin spermleri , döllenme sağlayamayacak duruma getirilmeye başlandi.

Böylece "Negatif ojenik" projesi yürütülmeye başlandi.

Kara baronlar bununla da yetinmediler .

Bir başka uygulamalari da şöyle oldu ;

1990'larda BM Dün*ya Sağlık örgütü, Nikaragua, Meksika ve Filipinler'de 15 ila 45 yaşları arasın*daki milyonlarca kadının tetanoza kar*şı aşılanması için bir kampanya başlat*tı.

Erkekler de tetanoz olabilirdi ama aşı erkeklere yapılmadı.

Bu şüphe uyandırıcı durumdan ötürü Katolik bir kilise organizasyonu olan Comite Pro Vida de Mexico (Meksika Yaşam Komitesi) aşıları test ettirdi. Test sonuç*ları ile, Dünya Sağlık örgütü'nün (WHO) yalnızca çocuk doğuracak yaş*taki kadınlara dağıttığı aşıların Chorionic Gonadotrophin (hCG) içerdiği ortaya çıktı.

Doğal bir hormon olan hCG, tetanoz toksoid taşıyıcılarıyla birleştiğinde kadınların hamile kalma*sını engelleyen antikorları üretiyordu.

Daha sonradan ortaya çıktı ki Rocke*feller Vakfı, Rockefeller Nüfus Kon*seyi, Dünya Bankası ve ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, Dünya Sağlık örgü*tü (WHO) için tetanoz taşıyıcın bir kı*sırlaştırma aşısı üretmek için 1972'de 20 yıllık bir proje başlatmışlardı.

Ayrı*ca Svalbard Kıyamet Tohum Deposu'nun ev sahibi Norveç hükümeti kısırlaştırıcı aşının üretilmesi için 41 mil*yon dolar bağış yapmıştı!

MODERN ÇAĞIN TÜM GERİ KALMİŞ TOPLUMLARI DİĞER DEYİŞLE, ZENCİLERİ KISIRLAŞTIRILMALI VE HATTA HASTA EDİLEREK YAŞAM SÜRELERİ KISALTILMALI VE BÖYLECE ORTADAN KALDIRILMALI İDİ !!!

Bu durumda okullarımızda yapilagelmekte olan ve uzun senelerdir devam eden aşilarin niteliği hakkında düşünmemiz de gerekmez mi ?


Hibrid tohumlarla tekel tuzağı

Rockefeller'in gelişmekte olan ülke*lerde yürüttüğü Yeşil Devrim çalışmalarına bu açıdan bakınca korkunç gö*rünüyor…

Rockefeller Vakfı 1946'da sadece adı yeşil olan "Yeşil Devrim"i başlattı. Neydi Yeşil Devrim? 60'larda Rocke*feller'in çalıştığı Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıs*lah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık so*rununu büyük ölçüde çözmeyi vaat ediyordu.

Yıllar sonra.

Yeşil Devrim'in aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebilecekleri bir tarım geliştirme planı olduğu ortaya çıktı; tıpkı yarım yüzyıl önce petrol endüstri*si işinde yaptıkları gibi.

Nasıl tekelleştiler?

Yeşil Devrim gelişmekte olan piyasa*larda yeni hibrid tohumların üretilme*sine dayanıyordu. Hibrid tohumlar üreyemedikleri için çiftçilerin her sene tohum alması gerekiyordu. Hibrid to*hum patentlerinin DuPont / Pioneer Hi-Bred'in ve Monsanto'nun başını çektiği bir avuç dev tohum şirketinin elinde toplanması daha sonra GDO'lu tohum darbesi için yolu açtı. Hibrid to*humlar ve bu tohumların ihtiyaç duy*duğu kimyasal gübreler, çiftçileri tarım ve petro-kimya şirketlerine bağımlı hale getiriyordu. Bu gübreler Rocke*feller kontrolündeki büyük petrol şir*ketlerinin ürünüydü. Ot ve böcek ilaç*lan da petrol ve kimya devleri için ek pazarlar oluşturuyordu.

Yeşil devrim aslında bir "kimyasal darbeydi". Geliş*mekte olan ülkelerin yüksek miktarda*ki gübre ve ilaç girdisini finanse etme*leri mümkün değildi. Bu nedenle Dünya Bankasından kredi notu ala*rak ve ABD hükümetinin garantisi al*tındaki Chase Bank ve diğer New York bankaları aracılığıyla özel borç*lar aldılar.

Sonuç?

Bankalara ve tefecilere borçlanan çift*çiler genellikle topraklarını kaybetti*ler, iş aramak için şehirlere göç ettiler; fabrikaların ucuz işçi açığı da kapan*mış oldu.

Patentli biyolojik silah Peki ya bugün?

Bugün de Gates ve Rockefeller Afri*ka'da Yeşil Devrim adı altında bir projeye daha milyonlar yatırıyor. Amaç yi*ne GDO tohumların ve kimyasalların yaygınlaştırılması. Bunun için pek çok teşvik ve kampanyalara başvuruyorlar.

Büyük bir tekelleşme tehdidiyle kar*şı karşıyayız...

Plan işlerse tüm dünya birkaç tohum devinin kölesi olacak. Washington'dan gelen emirler doğrultusunda Washington'un siyasetlerine karşı olan üçüncü dünya ülkelerine tohum ver* meme olasılığı da var. Ayrıca pirinç, mısır, buğday ve soya gibi dünyanın temel gıda üretimi için patentli to*humların üretimi korkunç bir biyolo*jik silah olarak da kullanılabilir. Ge*netik müdahalelerle öldürücü gıdala*ra çevrilebilirler. (Yeni Aktüel)

Katil Bush "Irak'ta yeşerdiğinde bütün bölgeye yayılacak demokrasi tohumlarını ekmek için bulunuyoruz" derken mecazi bir ifade kullanmıyordu. Nasıl mı?

Gıda Fiyatlarındaki Yükselmeyle Başlayan Ayaklanmaların Görmezden Gelinen Nedeni: Gdo'lar!

Gıda fiyatlarının artması ve dünyanın bazı bölgelerinin açlık tehdidiyle karşı karşıya kalması bir süredir hararetli tartışmalara neden oluyor. Durumun nedenleri arasında küresel ısınma kaynaklı kuraklık ve beslenme yerine biyoyakıt üretimi için ekim yapılması üzerinde durulurken, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'ın (GDO) bu süreçteki etkinliğinden fazla bahsedilmiyor. Oysa "dünyada açlığı sona erdirme" iddiasıyla yola çıkan dev şirketlerin genetik mühendislik ürünlerinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri araştırılmaya devam ederken, tarımdaki sonuçları son günlerde yaşanan ayaklanmalarla kendini göstermeye başladı bile.

Irak'ı bombalamaya başladıktan üç ay sonra, Mayıs 2003'te Başkan Bush GDO'ların stratejik bir konu olarak ABD'nin savaş sonrası dış politikasının önceliği olduğunu vurgularken belki de nadir doğrularından birini söylüyordu.

1970'lerin sonunda başlayan bitkilerin genetik olarak değiştirilmesiyle ilgili çalışmalar 80'lerde düzenleyici hiçbir yasa olmadan hızlandı. Ana aktörse Başkan Yardımcısı "Baba Bush"tu; 1988'de başkan olduğunda da, ABD'de GDO üreten şirketlere serbestlik tanıdı. Pandora'nın kutusu açılırken, bilim adamları uyarıyordu. Bunlara kulak tıkayan Başkan Bush 1992'de noktayı koydu: "Genetiği değiştirilmiş (GD) mısır, soya fasulyesi, pirinç ya da pamuk gibi bitki ve yiyecekler 'büyük ölçüde' doğal olanlara denktir!"

Süt sağlıktır! Yoksa değil midir?

ABD yönetimiyle sıkı bağlantıları olan Monsanto şirketinin piyasaya giren ilk patentli GDO ürünü "rBGH" yani büyüme hormonu içeren süt oldu. Monsanto'nun iddiasına göre rBGH enjekte edilen inekler yüzde 30 daha fazla süt üretecekti. Geçimini bundan kazanan çiftçiler için azımsanmayacak miktardı bu. Üstelik Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu sütün sağlıklı olduğunu açıklamıştı. Fakat çiftçi ve tüketicilerin bilmediği, bu hormonun inekte IGF-1 adı verilen başka bir hormonu da arttığıydı.

Bilim adamları hayvanlarda insülin benzeri bu büyüme faktörünün artmasının kansere yol açabileceği söylüyordu. Zamanla ineklerin sağlığı bozulmaya başladı. Yürümekte bile zorlanan bu hayvanları iyileştirmek içinse daha fazla antibiyotik verildi. 1990'ların sonunda antibiyotik kullanıcılarının yüzde 70'i artık hayvanlardı! Ve tabii et ve süt tüketen insanlar da antibiyotiğe dirençliydi artık 1991'de FDA'da GDO'larla ilgili politikaları belirlemek üzere yeni bir birim kuruldu.

efor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön