GDO'cular kendilerini savunurken;
durmadan artan dünya nüfusunu nasıl besleyeceğiz diyor?
peki dünya üzerinde ekilebilir alanların hepsi kullanılıyor mu?
kullanılan ekilebilir alanlar yeterince bilinçli ve verimli kullanılıyor mu?
örneğin;
- bazen bir dönüm seradan alınan verim 10 dönüm açık alan tarladan alınamamaktadır.
- izlediğim bir belgeselde; okyanusun ortasındaki bazı adalar lavlar nedeniyle yanıp kül olan ve neredeyse hiç organik madde ve hatta tatlı su bulunmamasına, pek fazla yağmur yağmamasına rağmen hızla yeşeriyor. bunun en önemli nedeni küller.!? bu küllerin bir kısmı en ufak rüzgarda uçuştuğu gibi bazıları da misket kadar gözenekli yanmış toprak parçacıklarıdır. sabah küllerin üzerine düşen çiğ taneleri günün ilk ışığında eriyor, küller tarafından emilerek aşağılara doğru akarak topraktan arta kalanı besliyorlar. küllerden aşağılara güneşin ısısı inemediği için de buharlaşmıyor. her gün bu şekilde düzenli olarak sulanınca en verimsiz toprak bile canlanıyor...
- yine bir başka belgeselde toy kuşunu korumak için sera gölgeliği ile üstü kapatılmış bir alan oluşturmuşlar ve bu çiğ tanelerinin yine bu sera gölgeliği ile toplanabildiğini fark etmişler. benzer uygulamayı çölde de denemişler ve çöl ortamında üstü kapatan değil daha çok yukarıdan aşağıya doğru dikine kullanılan sera gölgeliğinin daha çok su topladığını fark etmişler. gece çöl rüzgarları ile gelen nem ve sabah düşen çiğ taneleri sera gölgeliğinin altına konulan bir düzenek tarafından emiliyor ve içme suyu elde ediliyor.
yani henüz dünyamızı tam verimli olarak kullanmıyorken neden gdo ile tüketiyoruz...
gerçekte henüz kızarmadığı halde başka bir bitkinin geni ile boyanmış domatesler gibi hayatta hiç yeşil olmadan direk kırmızı olarak oluşan sebzelerin meyvelerin bir çeşit dolandırıcılık ve sahtekarlık olmadığını kim iddia edebilir?
|