“Ege’nin mavisi ile İda’nın yeşili arasında öyle bir yer vardır ki, orada keskin kekik kokuları içinde lezzetli zeytin çeşitleri ile yaptığım kahvaltının tadını hiçbir yerde bulamadım. İşte orası Gargara’dır.”
Yukarıdaki sözleri İliada Destanı’nda Homeros tanrılar tanrısı Zeus’un ağzından yazıyor.
Gargara antik kenti bugünkü Küçükkuyu’nun geçmişidir. Ancak yeterli arkeolojik araştırmalar yapılmadığından bu tarih şimdilik biraz sisler altında.
Küçükkuyu çevresinde doğal güzellikler içinde eski dokusunu koruyan köyler, buz gibi suları ile pınarlar, İda Dağı’nın yükseklerindeki kaynaklardan çıkan temiz suları ile denize koşan dereler, dereler üzerinde şelaleler, zeytin ağaçları, sonra çamlar, sonra muhteşem bir flora ve fauna…
Yeşilyurt köyü ise, doğu-batı yönünde 40 km boyunca uzanan Kazdağları'nın en batı kısmında, Ege Denizi'ne hakim bir tepenin yamacında yer alıyor. Küçükkuyu’nun batı yönünden ayrılıp kısacık bir yolculukla ulaşılan köy yöreye özgü Nusratlı taşı ile yapılmış evleri ile mimari bir bütünlük içinde. Çok güzel ve iyi durumda taş konakların bulunduğu köyde betonarme yapı yapılmıyor ve köyün dokusu köylülerin sahip çıkmasıyla korunuyor. Deniz’in iyotlu havası ile Kazdağları’nın bol oksijeninin birbirine karıştığı önü mavi arkası yeşille kuşatılmış köyün çevresinde yerel mimarı dokuyla uyumlu küçük moteller bulunuyor.
Mitolojiye göre, dünyanın ilk güzellik yarışması, köyün de bulunduğu bu dağda yapıldı ve yarışmada, Kral Priamos'un oğlu Paris, Helen, Athena ve Afrodit arasından güzelliğin ve sevginin simgesi Afrodit'i kraliçe olarak seçti. Yüzyıllardır yaşamın sürdüğü, Likyalılar, Persler ve Romalılara zaman zaman yurt olan bölge, antik İyonya'nın önemli geçiş noktalarından birisini oluşturdu.
Bölgenin önemli yaşam alanlarından biri olarak bilinen Yeşilyurt köyü, 1355 yılında Oğuzlar’ın 24 boyundan biri olan Çepni boyunun Anadolu'da yayılan uç beyi tarafından ''Büyük Çetmi'' ismiyle kuruldu. Bu köyün karşısındaki yamaca da uç beyinin küçük kardeşi tarafından ''Küçük Çetmi'' köyü kuruldu. Günümüzde halen kurulu bulunan bu iki köy, karşı yamaçlardan birbirine bakıyor.
''Büyük Çetmi''de Rumlar ve Türkler yıllarca bir arada yaşadı, 1924 yılındaki mübadelede Rumlar köyü terk etti. Rumlara ait kilisenin temelleri, köyün alt mahallesinde bulunurken, yine bu köyde yer alan caminin yapımında Rum ustaların da çalıştığı belirtiliyor. 1970 yılında Yeşilyurt ismini alan köy, eski taş evleri ve güzel doğası ile özellikle büyük şehirlerde yaşayanların ilgisini çekiyor. İstanbul ve İzmir'de yaşayanlar başta olmak üzere, şehir stresinden uzaklaşmak ve dinlenmek isteyen vatandaşlar, son yıllarda, Yeşilyurt köyünü tercih etmeye başladı. Köye ilginin de artmasıyla, eski taş yapılar, mimari görünümlerine uygun olarak restore edilip, otel, pansiyon, restoran haline getirilerek ziyaretçilerin hizmetine sunuldu. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Truva ve Assos antik kentini gezmeye gelenler, vakit ayırıp Yeşilyurt köyüne de uğruyor. Yeşilyurt'ta, sürekli yaşayanların yanı sıra, büyük kentlerde yaşayan ve özellikle bahar ve yaz dönemlerinde gelerek köydeki evlerinde ikamet edenler de bulunuyor.
Kaynak : www.canakkale.gov.tr
