Süskabağıgillerin hikayelerini anlatmışım daha önce... Dayımın işyerinin bahçesinde pek bir keyifteydi bizimkiler. Ancak herkesin dikkatini çekmeye başlamış orada yetiştirdiklerimiz. Gelen geçen bir tanesini hatıra ya da süs olarak ister olmuş. İnsanlardan korkulur, hırsızlık da başlamış. Öyle korkunçlaşabiliyor ki insan denen canlı! Geçtiğimiz günlerde gece işyerinin bahçesindeki kümesin kapısındaki kilidi kırarak dayımın çok sevdiği horozu Süleyman'ı alıp, kafasını koparıp oracıkta pişirip yemişler. Benim domatesleri de yanına meze etmişler... Dayım öyle çok üzüldü ki!
Ramazan girince dayımın yanına gidemedim son günlerde. O da kabakları da yürütürler de çok üzülürüz diye kabakların bir kısmını erken bir hasat yapıp geldi geçen gün. Başköşeye astım ben de onları.
Bunlar iyice olgunlaşmış ama tohumlarını nasıl alacağım, alacaksam da nasıl kıyacağım; bilemiyorum...
Bir de bu büyük yeşil olan kabağın çeşidi ne ola ki?
