Aslında bu konudan daha önce de bahsetmiştim.
"Ceviz yetiştiriciliğinde, tam verim çağında **** 7. 8. yaşlarında 140-160 kg ürün veren standart bir CEVİZ ÇEŞİDİ nin varlığına dair bilimsel bir kayıt mevcut değildir. Böyle bir şey yok ….. bırakınız 7.8. yaşında tam verim yaşında 140-160kg ürün alınan standart bir çeşit mevcut değildir"
Sütyemez hocanın sayfasından devamını okuyabilirsiniz.
CEVİZ HATTI - KSÜ Ceviz Danışma Hattı
Verim konusunda yorum yapmadan ben üretici olsam ve gerçekten bu kadar verim verse bunu ceviz diye diker miyim.
Dikmem.
Nedenine gelince biliyorsunuz 90'ların başında deneme parsellerinde California'da genetiği değiştirilmiş ceviz yetiştirdiklerinden bahsetmiştim.
Tescil edilir mi? Bence çok rahat edilir.
Bizim burada bile yurt dışından gelen küresel tohum firmaları, istedikleri tohumların denemesini (belki de ilk kez) bizim topraklarımızda deneyebiliyor. Belki de getirdikleri tohumlar GDO'lu, bunları yaymaya çalışıyor. Bununla ilgilenen vatandaşı uyardım. Dedim ki belki bunlar GDO'luysa ve doğaya bulaşırsa önünü alamazsınız. O da bir şey olmaz TTSM tescil edecek zaten dedi.
İşte bizim yerli tohum üretimimiz bu şekilde. Küresel çoğu genetiği tohum üretiminden sabıkalı yabancı tohum şirketlerinin topraklarımızda ektiği anaç tohumları, yerli şubelerinin çoğaltmasıyla biz yerli tohum üretiyoruz. Araştırma kuruluşlarımızın bir kısmı tohum, fide, fidan üretiminden el çektirilmeye çalışılarak bu büyük tohum pastası yabancı küresel şirketlere devredilmeye çalışılıyor.
Bu yukarıda bahsettiğim firmanın hem tohum üretme hem de onu sertifikalandırma yetkisi var. Hatta genetiği değiştirilmiş tohum üreten şirketin bile aynı tescil ve sertifikasyon yetkileri var. Bu nasıl oluyor? Tohumu üreten bir şirket hem de sertifikasyonunu yapıyor o zaman kontrol olmaz dediğinizi duyar gibiyim. Bu bir kaç yıldan beri olan bir mevzu.
Gene aynı firmanın yetkilisi, ben onların tohumlarında hastalık gördüm ve yetkili yerlere bildirdim diye mahkemeye veririz diye beni tehdit etmiş. Benim yüzüme söyleseydi kapısında Türkiye Cumhuriyeti yazan bir kurumda çalışan devletin resmi görevlisini tehdit etmek ne demekmiş, ona gereken cevabı verirdim.
Hatırlayın geçenlerde dünyada ticarete konu olan genetiği değiştirilmiş pirinç yok dendi.
Ama bakın Bill & Melinda Gates'ın vakfı genetiği değiştirilmiş mısırları (çok insancıl !) amaçlarla fakir Afrikalılara yedirmeye çalışıyorlar.
Golden Rice - Bill & Melinda Gates Foundation
Bu arada geçenlerde Mersin'de yakalanan yok kavuzuna bulaşmıştır denilen pirinçlerle ilgili olarak İstanbul Teknik Üniversitesi'nin raporu son noktayı koymuş. Son sayfada sonuç raporunu okuyabilirsiniz.
http://www.gidahareketi.org/belge/it...aliz-LL601.pdf
Geçenlerde uygulanan bu politikaları destekleyen bir arkadaşım :
"Hükümetler halka ucuz olduğu için GDO'lu yiyecek yedirmek ve kanser yapan Çin oyuncaklarını getirmek zorunda"
Halbuki bunun palavra olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim üreticilerimizin ürettiği doğal, sağlıklı ürünler de aynı fiyata satılıyor. Hatta tam tersine farz-ı muhal tüm tohumlarımız GDO'lu olsa bu sefer adam tohumu altın fiyatından satabilir. Çünkü elindeki GDO'lu tohumları ikinci kez dikmeye kalkarsan ürün alamazsın. Bir savaş durumunda adam sana tohum vermezse aç kalırsın.
Aslında bu tohumlar ülke güvenliğini de ilgilendiren bir biyolojik terör silahıdır. Şöyle ki tohumlarda yapılan genetik değişikle bir sonraki nesil kısır oluyor.
Sonra dünya çapında genetiği değiştirilmiş tohumların %90'ını üreten, atom bombasının üretiminde rol alan, şu anda genetiği değiştirilmiş tohumlar yüzünden intihar eden masum Hintli çiftçilerin ölümlerinin tek sorumlusu olan Amerikan Monsanto şirketinin ki bu şirketin Seminis, Cargill, De Ruit, Dekalb gibi adlarla alt kollarının faaliyetlerine izin veriliyor.
Monsanto | Dekalb Tarla Günleri İç Anadolu Bölgesi
Monsanto'nun Türkiye kollarından biri de Şanlıurfa bölgesinde kurulmuş.
http://www.polertarim.com.tr/kurumsal_icerik.php?ID=1
Zaten GDO şirketlerinden Tarım Bakanlığı bürokratlarına rüşvet verildiği ile ilgili haberler basında yer almıştı.
http://www.gidahareketi.org/Files/GDO-rusvet.pdf
Kanser konusunda da arkadaşlar cam, seramik ve çelik dışında hiç bir malzemede yiyecek ve içeceklerinizi tutmayın. Ben de bu konuda tam geçişi henüz yapamadım ama cam damacadan başlayarak mümkün olduğunca plastiklerden uzak durmayı düşünüyorum.
Bu konuda da bilim adamlarımız, sert plastiğin ana maddesi olan bisfenol A (BPA) isimli kimyasal maddenin insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri konusunda bas bas bağırıyorlar ama sanırım duyan yok. BPA, günlük hayatta çok sık kullanıldığımız sayısız üründe damacanalar, hatta fişlerde bulunan polikarbonat plastiğin ham maddesidir.
Bu kısmı da artık siz okursunuz:
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta » BİSFENOL A = BPA
Şimdi tüm bunları okuyabildiyseniz sormak istiyorum size. Bizimkilerin bu seksenler dizisinde yayınlanan ve vatandaşın canını yaktıktan sonra 'hoh' yapan belediye başkanına benzemiyorlar mı.
“Hesaplı hareket ettiğini zanneden ve onunla iftihar eyliyen dar kafalar; kurtulmağa, yükselmeğe elverişli hiç bir eser vücüda getirmezler. Kurtuluş ve yükselişi, ancak varlığına dayanan ve mülkü milletin gizli kapalı hazinelerini verimli hale getirmesini bilen, şahsi menfaatini millet menfaati uğruna feda eden, ruhu idealist, dimağı realist şahsiyetlerde aramalıdır.”
Nuri Demirağ, 1947
Bunlar da Nuri Demirağ'ın 1940'larda yaptığının tam tersini yapıyorlar. O kendi servetini milletin çıkarı için harcarken ve kaynaklarımızı nasıl millete döndürebiliriz onun hesabını yaparken bunlar mülkü milletin gizli kapalı hazinelerini yabancı şirketlere peşkeş çekiyor, milletin menfaatini şahsi menfaatleri için feda ederek insanımızın sağlığı ile oynuyorlar.