İster inanın, ister inanmayın; bu kalanchoeyi geçen yaz başı bir tanıdıktan bir çelik olarak almıştım. Süzek bir toprak hazırlayıp, toprak bir saksıya diktim. Ağaç gölgesinde kalan canım üzerine koydum balkonda. Kısa sürede çok güzel gelişti. Sonra (eylül gibiydi galiba) Fincan Hanım minicik bir yavruyken bu saksıyla beraber 2. kattan aşağı uçunca, parçalanan saksı parçaları arasından kırılan çelik parçalarını yeni bir saksıya aldım. Sadece çok soğuklarda içeri aldım. Bir ya da iki kere kaktüs gübresi vermiştim. Sonuç...

Bu da diğer saksım. Fincan Hanım etrafında çok dolaşıyor gerçi ama, henüz sağlam

Kışın neredeyse hiç sulamadım onları...

Bir de sarı kalanchoem oldu (İstanbul toplantısında sevgili Gizlibahçe'nin hediyesi), inşallah çiçeğini de görürüz.
