View Single Post
Eski 05-03-2013, 01:13   #347
bukalemune
Yeni Üye
 
bukalemune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-12-2005
Şehir: ankara
Mesajlar: 23
Asker dönüşü Muğla ya gidip kitapçı dükkanı açtım. Kimseyi tanımam, tek bildiğim her yaz Muğla ilçelerine yaz tatiline giderdik ve tüm yıl boyunca benim için zevk aldığım günlerde yaz tatili günleri idi, ama bar disco kızlar nedeniyle değil, çamlarınn kokusu, ormanda yürüyebilmek, denizde kaslarımı hissedebilmek sanırım tüm insani ihtiyaçlarımı karşılayabildiğim anlardı. O yüzden Muğla hep hayalimdi ve ancak 30 yaşına kadar bekledim gidebilmek için, gittim Muğla merkeze yerleştim, neden merkez? çünkü merkezi sevdim, küçük sakin, deniz zaten çok yakın, orman desen 10 dakika sonra istediğin yere git. Fakat evdeki hesap çarşıya uymuyor, ev kirası, dükkan kirası, benim masraflarım derken 8 ay boyunca ailemden yardım almak zorunda kaldım, sonunda ailem dükkanı kapatıp Ankara'ya gelmeye zorladı haklı olarak. Gerçi Muğla'da yine şehirdeydim Ankara gibi ama en azından büyük şehirin gürültüsü keşmekeşi yok, deniz yakın, doğa yakın küçük şehirler biraz olsun kaldırılabilir yani.
İlk adımdı aslında Muğla'da yaşamak, iş büyüyüp geliştikçe, doğanın daha da içerisine kucağına doğru gitmeyi planlıyordum ama olmadı malesef döndük Ankara'ya bir iş denemesi yine devretmek zorunda kalmakla bitti, bu sefer kar ettim ama devretme zorunluluğu vardı, neyse işi de pek sevmedim, şu an boşum ve bekarım yaş 37, annemde İzmir taraflarına yerleşmek istiyor artık, şehirden kaçıp özlediği köy yaşamını daha modernize versiyonunu yaşamak hayallerinde, babam şimdilik isteksiz ama biz gidip bahçeyi yeşillendirdikten sonra gelince alışacağına eminim.
İzmir Zeytinalan köyü civarlarında bir koop. ten ev aldık kendimize ve kuzenim de aldı, 30 ev var sadece, 1 dönüm içerisinde her ev.
Tek endişem sürekli yaşayan bizden başka tek kuzenim ve bekçi olacak, diğer sakinleri çalıştıkları için haftasonları gelecek, bu acaba sıkıntı yaratır mı? özellikle güneş battıktan sonraki sessizlik insansızlık...
Denemeden bilemeyiz, en kötüsü tavuktu, kazdı, meyveydi yetiştirip satmayı beceremezsek, yazlık amaçlı kullanırız yazın 3 ay. Sığacık 13 km, ormanın içinde yürüyüşler, belki avcılık, tekne ile balığa çıkmak filan.

Bu sefer kaçıyorum galiba, doğdum büyüdüm okudum ama sevmedim şehri. Ruhumu hiç bir zaman ait hissetmedim, neyseki hayatımın bir döneminde hapishane dışında bir hayatın olduğunu deneyimlemişim ki o hala umut veriyor, planlar yaptırıyor, heyecanımı koruyor.
Umarım başarılı olurum, yetiştirdiklerimi satabilip kendi ayaklarım üzerinde kalırım ve tekrar dönmek zorunda kalmam.

Neden bu doğaya özlem? şehirlere neden yabancıyız? Doğanın basitliği, mütevaziliği bize kendimizi geliştirme kendimiz olabilme fırsatını verdiği için mi?
Şehirlere adapte olabilmiş, kesinlikle dışında yaşamak istemeyenlere ne demeli, başka tür insan grubu mu bunlar?
Her insan hükmedebilmek ister, kendisinden daha alçakgönüllü, merhametli olana muhtaçtır var olabilmek için, insanlar arasında en mütavazi merhametli olanlar bunu ancak doğada bulabiliyor, insanlara hükmedemiyor, hakkı yeniyor, arsızca varolma çabasında başarılı olamıyor. İnsanlara hükmedebilenin sanırım doğaya ihtiyacı yok, onlar vampir gibi insanlardan besleniyor...

bukalemune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön