Hali hazırda bu garibanlara insanların yaptıkları yüzünden yarı depresyonda yaşarken şimdi bir de devlet eliyle yapılacakların sızısı düştü içime.
Nasıl bir kara cehaletin içinde yaşıyoruz -yaşamaya çalışıyoruz- biz aklıma sığdıramıyorum. Bu insanlarla aynı türden olduğuma inanmak istemiyorum.
Üniversitedeki hoca bulduğum yavru kediyi veterinere götürüyorum diye benimle dalga geçebiliyor, bir diğeri gece kalkıp yavruya süt ısıtıp içiriyorum diye. Merhamet bu kadar mı uzak düştü bu insanlara yoksa hep mi zalimdi bunlar. Gördüğünüz gibi iş eğitimin sağlayacağı farkındalıktan da çok uzak aslında. Konu insan olabilmek ve kalabilmekle alakalı. Ya da biz eğitimin bile adam edemeyeceği kadar vahşi ve iflah olmaz canlı türleriyiz kaldı ki insan olabilelim. Ne din ne eğitim bizi adam edecek gibi görünmüyor. Çünkü eğitsin diye çocuklarımızı emanet ettiğimiz insanlar bile aslında eğitilmeye muhtaç, merhametten zerre miktar nasipleri yok. Tek dertleri mesai saatlerini öyle ya da böyle doldurup ayın onbeşini beklemek. Bu kısır döngü aşılacak gibi de görünmüyor, yaşadıklarım ve gördüklerim içimde var olan umudu da silip süpürüyor.
Hele hacı-hoca takımı onlar daha ayrı bir dert. Din, Allah, cennet, cehennem laflarını ağızlarından düşürmedikleri için bizim pek bi dindar (?) halkımız onların ağzının içine bakıyor. Onların da tek derdi cemaatin kasasını nasıl daha çok doldururum. Cahil insanımız bunların gazetelerine abone olup dergilerini satın aldı mı sevaba girdim sanıp cennet beklentisine giriyor.
Aklı ve bilimi küçümseyip dışladıkları için -farkında değiller kendileri başkasının aklıyla hareket ediyorlar- ömürleri boyunca kör karanlığın içinde yaşayacaklarını bilemeden ölüp gidiyorlar. Yaşadıkları dünyaya incir çekirdeği kadar faydaları olmadan, suya sabuna dokunmadan. "Kötülüğe karşı elinle, olmuyorsa dilinle, onu da yapamıyorsan hiç değilse kalbinle buğz et (kin, nefret, sevmeme) bu da imanın en düşük derecesidir" hadisini hiç duymadan ya da duymamış gibi yaparak.
En kötüsü de insanın elinden bir şey gelmemesi. Televizyonlarda hayvansever bir grubun gösteri yaptığını görseler başlıyorlar ekran başında dalga geçmeye, kınamaya. O an o ortamdan büyük bir tiksintiyle kalkıp kaçasım geliyor. Kendileri çok matahmış, insanlığa çok faydası dokunur yararlı canlılarmış gibi demiyorlar mı "İnsanlar açlıktan ölüyor bunlar kedi köpeğin derdinde" diye.
O yüzden büyük sel felaketleri, tsunami, kasırga, deprem vs. gibi doğal afetlerde üzülemiyorum bir türlü. Hatta için için sevindiğim bile söylenebilir. Tabiat intikamını alıyor. Sonuna kadar hak ediyoruz. Tek üzüldüğüm masumların da arada kaynaması. Ama bu gemide hep beraber yol alıyoruz ve gemi su almaya başladığında suçlu-masum ayırtetmeden su hepimizi yutacak.
Yanı başımda masumca uzanmış sadece yaşamaya çalışan ağzı var dili yok garibanın bakışlarındaki saflığı görünce içim daha çok yanıyor. İnsan, eliyle ettiğini çekecek ve çekiyor da.
Düzenleyen Sûz-i Dilârâ : 26-09-2012 saat 13:49
|