View Single Post
Eski 09-09-2012, 22:20   #237
akinselcuk
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-11-2008
Şehir: Konya
Mesajlar: 731
Bizim ülkede bir cihazın pazarlama açısından korunabilmesinin tek yolu pazara iyi çıkmaktır. Yani cihazı satabilecek kanallarla iyi bayilik sözleşmeleri imzalamaktır. Ya da tüm pazara tüm son kullanıcılara kendi başına ulaşmanın bir yolunu bulmaktır.

Bir cihazın pazara hakim olabilip bu durumunu koruyabilmesi büyük sermayeler gerektirir ne yazık ki.

Patent işi her ürünü koruyamıyor. Özellikle bizim ülkede.

Bazı cihazlar patent alır ve kimse pazarda rahatsızlık yaratmaz. Bu cihazın ve pazarının bir takım özelikkleri yüzündendir. Kimse bu cihazı taklit edip pazardan pay almak istemez. Cihazın değersizliğinden çok taklitcinin hesabına gelmemesindendir. Ama bazı patentli ürünlerin başına gelmeyen kalmaz. Patent sahibi ömrünü dava peşinde koşmakla geçirir.

Mesela tuvalet deliklerine takılan beyaz yuvarlak WC matik patentli bir üründür bizim ülkemizde. 16-17 yıl evvel birileri bu ürüne bizim ülke pazarı için patent almış. İlk bir kaç yıl açtığı davaların sayısını kendisi bile hatırlamıyordur. İlk sattığı AVM marketinde bile 6 ay içinde bir kaç çeşit takliti satışa sunulmuştu !? Ulusal büyüklükteki bir marketin satınalmacıları bile bir ürünü satın alırken patentine tesciline pek bakmaz. Tek baktıları şey mal aldıkları tacirin ticari kimliğidir. fatura kesebilip kesemediğidir özetle.

İkinci bir örnek buradaki cihaza daha benzer daha yakın bir cihaz. O da 18 yıl önce üretildi. Medikal bir makine idi. Hekimler kullansın diye yapılmış otomatik ve elektronik bir cihaz. Patent büroları sadece istanbulda yeni yeni kuruluyordu. Bir kaç firma ile görüşülüp patent almaktan vazgeçildi. Planı projesi ve prototipi Belçikaya kadar gidiyor ve bir yıla yakın bir zaman alıyordu patent işleri. Bir yıllık, yedi yıllık, sürekli olmak üzere, tam koruyan daha az koruyan şeklinde bir kaç değişik türü vardı. Bugünün parasıyla sıfır bir Clio parasına mal oluyordu en sağlamı. İyi bir piyasası olmasına rağmen, patent alınmamış olmasına rağmen kimse hala taklit etmedi bu cihazı. Solsa sağda aynı işi yapan bir iki imalat ortaya çıksa da uzun süre piyası hiç düşmedi. Bu ürünü satan depolar ve bu depolarla iş yapan diğer imalatcılar bu cihazı yapıp satmak yerine yapan atölyeden alıp satmayı tercih ettiler. EC metre gibi kendine has bir teknolojisi vardı. Şimdi hala bu patent işi ile uğraşılmamış olmasına seviniyorum. Zaten hızla gelişen teknolojik ortamda bu cihaz 10 yıl kadar muteber kaldı. Bilgisayar, yazılım, sensör ve kamera teknolojilerinin gelişmesiyle satılabilirliği azaldı.

Şimdi, işin bütün resmiyetini en kanuni yollardan yapan, patentini de isim tescilini de eksiksiz alan tacirle, işin sadece satış kısmına enerji harcayan tacirin karlı çıkanı ne yazık ki patentle uğraşmayan tacir oldu.

Bu işin pratik sonuçlarının hala da aynı durumda olduğuna bir inancım mevcut.

Pazarlama açısından patent bir koruma sağlayamaz ama patentin alınma nedeni pazar koruması değilse iş değişir.

Kişi yaptığı ürünü adına kaydettirmek sadece kendini iyi hissetmek için de patente başvurabilir. Bir şeyler yapabilen insanlar, becerikli insanlar genellikle yaptıkları işleri çocukları gibi severler. Sabah uyanır uyanmaz yaptıkları ilk iş, tezgahtaki eserlerinin dün akşam bıraktıları gibi duruyor olup olmadığı olabilir.

Böyle bir insan da bir çok başka şeyi umursamayıp eserine resmi bir imza atmak isteyebilir. Bu gibi bir durumda masrafına ve bazı kusurlarına rağmen patent almak iyi bir yoldur.

Ama iş ticari ise patente harcanacak emek ile pazara daha donanımlı çıkmak arasında bir hesaba girişilebilir.

Hani hastayı tedavi etmek yerine hasta etmemek gibi.

Taklitcilerle uğraşıp durmak yerine taklitcileri uyandırmamak veya heveslendirmemek gibi.

akinselcuk Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön